Bu bölümde Yaşam Koçluğu desteği alan, hayatlarında değişimi yaratmış ve yorumlarını bizlerle paylaşmak isteyen kişilerin yorumlarını bulacaksınız. Yabancı kişilerin yorumlarının orijinallerini İngilizce sitede bulabilirsiniz.

Hayatıma yeni bir yön verecek, herkesin hayallerini süsleyen düğün ve evlilik sürecinde hiçbir şey hayal ettiğim gibi gitmeyince; önce huzursuzluklar, sonra büyük tartışmalar, tartışmalara dahil olan aileler derken ve nihayet evlenince de umduğumun aksine tam bir hayal kırıklığı yaşayıp daha ilk aydan ayrılığı düşünmeye başlayınca her zaman takip ettiğim Hakan Bey'e gitme kararı aldım.

Gitmeden binbir türlü soru işaretim vardı, her ne kadar diğer danışanların yorumlarını okumuş olsam da, aslında çok da bir beklentim olmadan "en azından denedim derim" diye gittim... Haklılığımdan emin bir şekilde, hak etmediğim şeyleri neden yaşıyorum gibi binlerce soru üretirken, daha ilk görüşmede her şeyin sorumlusunun kendim olduğunu söylemesi aslında çokça şaşırtsa da hiç itiraz etmeden onu dinledim ve söylediklerini hayatıma geçirmeye başladım.

6 hafta süren sadece 4 görüşmelik süreç sonunda başladığımdan çok daha farklı bir noktaya gelmiştim. Daha sakindim, huzursuz halimden arınıp çözüm odaklı olmaya başlamıştım, tartışmak yerine anlamayı denemeye başlayınca sorunlar birer birer kaybolmaya, tartışmalar bıçak gibi kesilmeye başladı. Suçlamadan kendime  “Ben bunu nerde yapıyorum” diye sormaya başlayınca hem kendime hem başkalarına ne ağır yükler yüklediğimi gördüm. Aylarca küs kaldığım asla konuşamam dediğim aile büyükleri ile yeniden iletişime geçer olduk. Başlarda inat ettiğim konularda yumuşayıp tepki vermek bir yana, çözüm üretir olmuştum.

İlk gittiğimde hayattan soğumuş, ayrılığı düşünen ben vardım. Bu satırları yazarken 4. ayımız bitmek üzere. Eşimin ailesi ile sorunlarımızı hallettik ve geleceğe dair daha sağlam planlar yapmaya başladık. Benim tepkilerim değişince olaylar da değişmeye başladı. Duruşum, hayata bakışım değişti. Her ne oluyorsa ben istediğim için ya da istemediğim için oluyordu, anlamıştım... Değerimi bana yine hatırlatan, korkularımdan uzaklaştıran Hakan Bey'e sonsuz teşekkürler... “Ben değerliyim” Smile

Gülhan Altunsu - Aralık 2012 - İstanbul

Bir yerlerde kendimden vazgeçmiş, kendimi yalnız bırakmıştım. Öyle bir yalnızlık ki bu, kendime değer vermediğim, ama başka herkesten değer istediğim, takdir görmeyince öfkelendiğim, öfkelendikçe çıkmazlara sürüklendiğim, aslında derinlerde kendimi yalnız bıraktığım için kendime kızdığım, bu kızgınlığı olaylarda patlattığım, sonra neye kızdığımı bile unuttuğum, suçladığım, ‘neden niye’lerde boğulduğum, asla sorumluluk almak istemediğim, her olay için yeni bir suçlu aradığım bir dönem yaşıyordum. Yine mutsuz ve çevreme –aslında kendime– öfkeli olduğum bir gün tesadüfen Hakan Bey’in web sitesine denk geldim. Çok da inceleme yapmadan sitede yer alan telefon numarasını aradım.

Telefon cevap vermedi, bu defa mail yazdım, “Yaşam koçluğu nedir bilmiyorum ama bana ne yapacağımı ne yapmam gerektiğini söyleyen birine ihtiyacım var” diye başladım. Ben şöyle iyi eğitimliyim, böyle güzel donanımlıyım diyerek de kendimdeki tüm kusur(!)’ları kapatıp etrafımı suçlayacağımın sinyallerini vermiştim.
Hakan Bey’den gelen cevap; “Hayatınızın sorumluluğunu bir başkasına yüklemek isteğindesiniz, üzgünüm ama istediğiniz şey size ne yapmanız gerektiğini söylemem ise sizinle çalışamam” oldu… Şok oldum.

Yaşam koçu ne yapacağımı söylemekten başka ne yapardı ki? Sonra telefonundaki cevapsız çağrıyı görmüş olacak ki, az önce mailleştiği kişiyle konuştuğunu bilmeden “Birlikte neler yapabiliriz” diyerek beni aradı. Az önce mail yazanın ben olduğumu, sorumluluktan kaçmadığımı, ne kadar talihsiz olduğumu, hep kötü şeylerin(!) başıma geldiğini, ille de bana karşı herkesin ne kadar kabahatli olduğunu anlatmaya çalıştım. Sanki söyleyeceklerimi önceden biliyormuş gibiydi, ben bunları anlatırken beni durdurdu, birlikte çalışmamız için önce sorumluluk almam gerektiğini söyledi… Ortak bir payda bulduk ve sonuçta benimle çalışmaya ikna ettim onu. İlk görüşmemiz çok katı geçmişti. Bana duymayı kesinlikle istemediğim şeyleri söyledi. “Siz böyle olduğunuz için dünya bu haldedir” gibi. “Benzer benzeri çeker” gibi. İnanılmaz bir direnç içindeydim, Egomun beni korumak adına aslında mevcut durumu korumaya çalıştığını öğretti Hakan Bey bana.

Aslında kendi seçimlerimi yaşadığımı kabul ettim önce. Sonra seçimlerimi değiştirdim. Hayır cevabından korktuğum için kimseye hiçbir şey sormuyordum. Bana soru sormayı, talep etmeyi öğretti. Talebim karşılanırsa teşekkür etmeyi, karşılanmazsa da karşımdakine kızmamayı… Takdir edilmeye ve onaylanmaya ne kadar ihtiyaç duyduğumu fark ettirdi bana sorularıyla. Önce kendi kendimi takdir etmenin yaratacağı hazzı yaşamamı sağladı. Sonra karşılık beklemeksizin vermeyi öğretti… Veren el alan elden gerçekten üstünmüş, bunu gördüm Hakan Bey’le çalışırken.

Yaptığımız meditasyonlarla içimdeki öfkeyi akıttı, beni ben’le buluşturdu. Ben önce kendime yöneldim, kendimi sevdim. Sonra çevremdekiler beni daha çok sevdiler. Ben kendimi takdir ettim, çevremdekiler beni daha çok takdir ettiler. Ben karşılık beklemeden güzellikler yaptım çevremdekilere ve hiç yaşamadığım güzellikleri yaşamayı başladım… Ben hiçbir zaman mağdur olmamıştım aslında, mağdur olmanın getirdiği şefkati başka türlü nasıl alabileceğimi bilmiyordum sadece.

Hakan Bey bana ihtiyaçlarımı nasıl elde edeceğimi öğretti. Ve ben sevgi, saygı, özgüven gibi ihtiyaçlarımı önce kendim karşılıyorum artık. Yürüyüşüm bile daha dik. Konuşurken ses tonum değişti. Artık hayır cevabını almaktan korkmuyorum, taleplerimi söylüyorum, karşılanırsa teşekkür ediyorum, karşılanmazsa kızmıyorum. Çünkü ben artık kendi sevgi dilimin ne olduğunu biliyorum ve sevdiklerimin sevgi dilinin ne olduğunu öğrenip ona göre bir şeyler yapmaya çalışıyorum.

Hakan Bey bana çok şey öğretti. Her mail’ime cevap verdi, her sorumu yanıtladı. Cevaplarında beni nazlamak yerine gerçekleri söyledi hep. Buraya yazamayacağım kadar çok şey öğrendim; ama şunu özellikle söylemek isterim: Hakan Bey bana mutlu olmayı öğretti. Mutlu olmak gerçekten öğrenilen bir şey. Mutluluk hazinemi buldum ben artık. Bunun için kendisine çok teşekkür ederim. Dilerim sizler de bulursunuz mutluluk hazinenizi…

Burcu E., Ankara - Temmuz 2012

Hayatında bir türlü ilişkileri kıvıramayan, kurban olmayı seçen, kendine acıyan, hayatı ve çevresini suçlayan, zaman zaman pozitif olsa da içinde daima dolmayan bir boşluk olan ve en önemlisi tek başına hep eksik ve yarım hisseden bir insan duruyordu aynanın karşısında.

Kendimi bu denli değersiz hissetmemin sonucunda hayatımda yaratığım illüzyonların derinliğini anlamadan acı çekmekle meşguldüm Hakan’ı aramadan. Kendimi kitaplarda bulmaya çalışıyordum. Yine de bir şeyler yolunda gitmiyor, her ne kadar bilgiyi alsam da uygulama kısmında çuvallıyordum. Kendime söylediklerimi dün gibi hatırlıyorum. ‘Sen daha kaliteli bir yaşamı hak ediyorsun, hem de bir dakika bile kaybetmeden. Bunun için ne yapman gerekiyorsa yapacaksın gerekirse ayda bir çift ayakkabı elbise vs eksik alacaksın ya da gece dışarı çıkmayacaksın ve yardım alacaksın. Bunun sonucunda tesadüflerle(!) defalarca karşıma çıkan Hakan’ı aradım. Ve yolculuğumuz çok keyifli bir şekilde başlamış oldu.

İlk görüşmemizden itibaren hayatım istediğim yönde değişmeye ve şekillenmeye başladı. Çok çabaladım, çok ağladım, zorlandım belki de ama en sonunda öğrendim! Kendimi sevmeyi öğrendim –ki bu tecrübeyi hayattaki hiçbir tecrübeyle değişeceğimi sanmıyorum. Kendimle barıştım. Kendimi kabul ettim. Bunların sonucunda insanları gerçekten sevebilmeyi, onları oldukları gibi kabul edebilmeyi ve gerçekten içten gülümsemeyi öğrendim. Kısacası Hakan’ın yardımı ve kendi seçimlerimle kendi cennetimi yarattım. Ne zamanki egzersizlerimden vazgeçtim o zaman da cehennemimi yarattım. Biliyorum ki tüm güç şu anda. Kendinle barış, kendini sev ve içine dön. Çünkü orada ihtiyacın olan her şey var.

Bu güzel yolda bana yol arkadaşlığı yaptığın için, hayatımı değiştirmeme ustalıkla yardım ettiğin için ve sabırla kendimi keşfetmemi beklediğin için... Sana teşekkür ederim Hakan. Sevgiler.

Sena Ş., İstanbul - Haziran 2012

Mutsuzluğumun dibe vurduğu günlerden birini yaşıyordum. Internet’te dolaşırken gözüme Hakan Arabacıoğlu takıldı. Her şey o gün başladı. Hakan Bey’le çalışmaya başladık. Bu benim için zor ve sancılı bir süreçti. Bugüne kadar kendimi doğru sorgulamadığımın, kendi düşüncelerimle bir cehennem yarattığımın ve bunun sonucunda doyumsuz, huzursuz, sıkıntılı, korku ve kaygılarla dolu bir insan haline geldiğimin farkında bile değildim. Bazı zamanlarda nefes almakta güçlük çekiyordum. Devamlı bir şeylere geç kaldım düşüncesi beni panik, aceleci ve endişeli bir ruh hali içinde tutuyordu. Hakan Bey’in profesyonel, düşündüren, geliştiren soruları her görüşme sonrası bende içsel- düşünsel anlamda farkındalıklar yaşamamı sağladı. Hayatımın akışının giderek istediğim şekle dönüşmeye başlaması çok ilginç ve anlamlı, mutluluk verici bir deneyim haline gelmeye başladı.

Kendim zannettiğim ben, zaman içinde kaybolmaya başladığında aslında düşüncelerim ile yarattığım bir mutsuzluk girdabında gereksiz yere acı çekip üzülüyordum. Oysa gerçekte üzülmemi mutsuz olmamı gerektirecek bir durumum yoktu. Birçok insanın sahip olmak isteyeceği bir hayatım vardı ama ben bunu görüp hissedemiyordum. Tüm yaratımlarımı çaresizlikten, acıdan, korkudan, suçluluk duygularından beslenerek yaratıp, o döngüde dönüp duruyordum. Bunlar da belki yıllar içinde farkında olmadan öğrendiğim öğrenilmiş çaresizliklerimdi. Kendini fark edebilmek, tanımak, bulmak bu olmalıydı. Gerçek ben olan Ayşe’nin gerçekten nelerden mutlu olduğunu bile bilmiyordum. İstediğimi zannettiğim pek çok şeyin gerçek düşüncem ve istediğim şey olmadığını görmek çok şaşırtıcıydı.

Özel hayatımda ilişkimde sorunlar yaşıyordum. Bir türlü aradığım adamı ve ilişkiyi bulamıyordum. Hakan Bey'le çalıştıktan kısa bir süre sonra özel hayatımda olumlu yönde değişiklikler yaşamaya başladım. İlişkilerimde tam da istediğim gibi kişilerle tanışmaya başladım. Önceden "benim istediğim kişi çok iyi ben onunla olamam, beni fark etmez bile" dediğim kişiler hayatıma hem ciddi bir şekilde hem de bana değer vererek girmeye başladı. Kendime hak ettiğim sevgi, saygı ve değeri verdikçe, kendimi önemsedikçe karşıma beni seven, sayan, hak ettiğim değeri veren kişiler çıkmaya başladı. Ne bir eksik ne de fazla. Aslında bu kural tüm diğer kişilerle yaşadığım deneyimlerim içinde böyleydi. Şimdi başta kendim ve sonra diğer insanlarla ilişkilerimde doyum verici ilişkiler yaşamaya başladım.

Ezbere yaşamayı bıraktım. Beklenti ve zorunlulukları, mecburiyetlerimi, ne olacak şimdi demeyi bıraktım. Anda yaşamayı mutluluğu ve kendimi hissederek, akışa teslimiyet ve tevekkül içinde kalarak yaşamaya başladıkça her şeyin nasıl da kendiliğinden yoluna girdiğini, güzelleştiğini gördüm. Olanı olduğu gibi kabul edip teslim olmak her işimi kolaylaştırdı. Kendi akışımı kendim kesiyordum. Bunu da negatif düşünüp, hissederek yapıyordum. Tüm bu güzel dönüşüm ve farkındalık yolculuğumda bana bilgisi, hocalığı, samimiyeti ile kendimi bulmama, kendi ışığımı görmeme fark etmeme vesile olan çok değerli hocam Hakan Arabacıoğlu’na sonsuz teşekkürler.

Ayşe S. Kırklareli - Mayıs 2012

Yaşam Koçluğu Alanlar - Füsun VollmuthUzun yıllar memleketimden uzak bir yaşam sürdükten sonra iki çocuğumu da alıp İstanbul’a taşınarak eski kocamdan uzakta yeni bir hayata başlamaya karar verdim. İlk birkaç ay heyecan verici bir yenilikteydi ve arzuladığım tempoda ilerliyor gibiydi. Ne var ki fark etmediğim bir şey vardı; yeni yaşamım üzerinde hâkimiyetim yoktu. Olaylar istediğim şekilde gelişmiyordu. Yanlış insanlarla karşılaşıyordum.

Yorucu boşanma mücadelem hâlâ sona ermemiş ve her geçen gün daha da berbat bir hal almaktayken, tüm bunların üstüne bir de hiçbir sabit gelir umudunun olmadığı durumumun, ancak varlığımı sürdürecek kadar azalmış maddi imkânlarımın zorluğu vardı. Ayrıca bir de kanımın son damlasını da emen ve beni bitkin bir hale getirecek kadar tüketen sağlıksız bir ilişkiye bulaşmıştım. İzlediğim yolun pek de farkında olmaksızın, birdenbire kendimi zifiri karanlıkta çıkmaz bir sokakta, çok büyük bir duygusal acının ve dayanılmaz bir ıstırabın içinde buldum. Acıdan gözlerim kör olmuş bir halde, hiç sevilmediğim hissiyle, kendimi asıl içsel benliğimden giderek daha da uzaklaştırarak azalan özsaygımı kibir ve cehaletle gizledim. Tıpkı çarpmak üzere olan başıboş bir mermi gibiydim.

Değişmem ve dizginleri ele almam gerektiğini biliyordum. Fakat nasıl ve nereden başlayacağımı bilmiyordum.

Sonra sabır, sükûnet, sevgi ve sebatla donanmış olan Hakan girdi yaşamıma. Bana sorular sordu. Beni sarsan, uyandıran, allak bullak eden sorular... Gizli hazineleri açan ve en büyük korkularımın ne kadar basit olduğunu gösteren sorular... Kendime hiç sormayı düşünmediğim sorular... Birdenbire bana farklı bir boyutu, daha önce göremediğim yeni ufukları gösteren sorular...

Tüm bu soruların tek bir amacı vardı: acıdan körleşmiş gözlerimin göremediği ve bilinmeyenle yüzleşme korkusundan ötürü bakmaya cesaret edemediği şeylerin üzerine yavaş yavaş ışık tutmak. Haftalar ve aylar boyunca Hakan elinde bir meşale tutarak karanlığımı aydınlattı. İçimdeki çözümleri ve cevapları bulmama yardım etti. Ben değişmeye başladıkça yaşamım, gerçekliğim değişti ve yönlendirdiğim şekilde yol almaya başladı. Kendi değerimi görmeye başlayarak, özsaygımı arttırdım, geçmişle barıştım ve kendi ayaklarımın üzerinde durmayı öğrenerek maddi bereketime doğru yol aldım. Hakan’dan aldığım kıymetli hediye, hayatı yaşarken etrafımdaki her şeyi farkındalık, açıklık, şefkat, sevgi ve minnettarlıkla algılamak... Hepsinden önemlisi de Hakan sayesinde,  her gerçek sevginin temelinde olan şeyi; kendimi sevmeyi öğrendim.

Bugünkü seans ve yolumu aydınlatan hayat dersi için tekrar teşekkürler. Hayatımdaki tüm taşları temizlemem ve sevinç, bereket ve sevgiye dair algımı geliştirmem konusunda bir adım daha atmama yardım ettiğin, hayatımın bir parçası olduğun için derinden minnetarım. Hem de çok önemli bir parçasısın! Beni hayal edilebilenin ötesinde, en azından benim hayal edilebileceğine inandığım bir noktanın ötesinde geliştiren bir parçasısın. Sayende kendime yakınlaşıyor, hayatımı ve sevdiklerimin hayatlarını kaplayan o iyileştirici ışığı hissediyorum. Gelişim yolumu aydınlatan enerjine, sabrına ve koşulsuz sevgine teşekkür ediyorum. Yaşam sevgisi ve bilgeliğin ışığı etrafına her zaman en doğru insanları çekmeni sağlasın.

Çok Sevgilerimle.
Füsun Vollmuth, Kasım 2011

Koçluk alanlarSorduğu sorular ve size tuttuğu aynayla ezberlerinizi bozmaya hazır olun!

Kendinize sormaya cesaret edemediğiniz, duyduğunuzda kaçmak istediğiniz, cevaplarından korktuğunuz sorular karşısında, sıkıştığınız dört yanı aynalı odada, önce kendinizi fark ediyorsunuz sonra yeni tanıştığınız “ben”i kabul etmeyi ve sevmeyi öğrenmeye başlıyorsunuz.

Hakan Bey’le yapılan her görüşme hayatın içinde, hayatınız için verdiğiniz bir mola gibi, her molada yüklerinin bir kısmından kurtulmuş, daha “hafif” ve daha “farkında” bir “siz” le kaldığınız yerden biraz daha ileride, kendi hayatınıza bir adım geriden bakmayı başararak devam ediyorsunuz.

Hakan Bey’e aklımda isteklerime nasıl ulaşacağım konusunda birçok soru ve ulaşamayacağıma dair kabul ve inançlarımla gitmiştim. Hedeflerime ulaşmak için yeterince güçlü olmadığıma inanıyor onların gerçekte ne kadar zor, ne kadar ulaşılmaz olduğuna beni ikna edecek doğru(!) kişiyi arıyordum.

Bu noktada Hakan Bey çok önemli bir gözlem yaptı, hedefe doğru yola çıkmak için ilk adımı atamayacak kadar yüklüydüm, üstümde biriktirdiğim bu duysal yükler negatif tutum ve inançlarımı oluşturmuştu ve ben hareket kabiliyetimi yitirmiştim.

İşte tüm molalarda yıllarca yüklendiğim fazlalıkları tespit ettik birlikte, Hakan Bey’in verdiği ödevlerle öncelikle yüklerimi nasıl hafifleteceğimi öğrendim ve onlardan kurtulmak için neler yapmam gerektiğini keşfettim.

Tespit süreci zorluydu gerçekten, başlangıçta dirençliydim. Çatışmalar, “ama”lar, mantıklı bahaneler... Bir yetişkin gibi tüm  duygu ve davranışlarımın sorumluluğunu almam gerektiğini önemli tespitlerle bana gösterdiğinde direncimin kırıldığını, direncim kırıldıkça hafiflediğimi ve değiştiğimi gözlemledim.

Bu süreçte kazandıklarım ve öğrendiklerim hayatımın geri kalanında da önemli bir yol gösterici olacak benim için.

Hakan Bey’i tanıdığım ve ondan danışmanlık alma fırsatı yakaladığım için kendimi çok şanslı hissediyorum. Sonsuz teşekkürler ve sevgiler.

Gülçin Akıncı, İstanbul - Ağustos 2011

Kendimi tek başına karanlık bir lâbirente bırakılmış gibi hissediyordum. Ne bir ışık ne de çıkış yolu vardı. Bir şey yapmadan öylece duruyordum. Annemi kaybettikten sonra dondurduğum hayatım hiçbir yaşam belirtisi göstermiyordu. Bir de üzerine babamla anlaşmazlıklarımla ve hayatın bana yaptığı kötü sürprizlerle uğraşıyordum. Hayatımın ne kadar çıkmazda olduğunu, çabalasam da değişmeyeceğini anlatacağım (belki de ikna edeceğim) birini arıyordum.  Hakan Bey’le ortak tanıdığımız öğretmenim vesilesiyle görüşmeye karar verdim. Anlatacağım kişiyi bulmuştum. Ancak hiç tahmin ettiğim gibi olmamıştı çözümsüzlüğe ikna falan da edemedim.

İlk görüşmemizde ağlak, ne çözüm sunulsa “ama” ile başlayan bitmek bilmeyen cümleler kuran ufak mızmız bir Derya vardı. Ah zavallı Derya…

“Çözümsüz bir dünya yok Derya” demişti. Hâlâ bu söz kulaklarımda çınlar. Evet, çözümsüz bir dünya yokmuş. Çözümü aramayan Derya varmış.

İlk olarak üzüntülerim, kızgınlıklarım, korkularım, yanlış inançlarım ve yanlış sorularımdan arınarak başladık Derya projeme. Bu arınma dönemi sancılı ve biraz uzun sürdü. Ancak değdi yeni bir “ben” doğuyordu. Arınan, hafifleyen, yanlış inançlarını yıkıp yeni inançlar edinen, artık doğru sorular soran, çözüm üreten bir Derya çıkıvermişti karşıma. İtiraf etmeliyim ben çok sevdim bu Derya’yı.

Özgür olamamaktan şikâyet ederdim. Oysa sınırlar hep kafamdaydı. Kafamdaki “olmaz” inancı beni esir ediyordu. Bunu anladığımda dağıldım. Bugüne kadar inandığım tüm inançlar yıkıldı. Hayatımı bu hale nasıl getirmiştim? Özgür bıraktım esir ettiğim inançlarımı… Özgürlüğüm o an başladı.

İnsanların beni dikkate almamasından, kararlarımı kendim verememekten şikâyet ederdim. Ancak minik bir kız çocuğu gibi davrandıkça farklı bir şey de beklenemezdi. Büyümeye başladım. İnsanların bir süre sonra kararlarımı önemsediğini fark ettim. Birey olduğumu, kadın olduğumu hissettim. Yürüyüşüm, ses tonum bile değişti.

Yıllarca dondurduğum hayatımı yaşamaya başladım. Öylesine sabırsızdım ki… Artık hayaller kuruyorum. Her gün inanılmaz sürprizlerle karşılaşıyorum. Hayallerim için adımlar atıyorum. Evren beni çok seviyor.

Arkadaşlarım ağlak, şikâyet eder hallerinden kararlı mutlu insanlara dönüştüler. Ben değiştikçe çevrem değişti. Çevreme mutlu, başarılı insanlar çekmeye başladım. Ben değiştikçe dünyamı değiştiriyor olmak müthiş bir duygu.

Başta değişmemekte inat eden egoma rağmen adımlar atarak ilerledim. Ancak şimdi kendimle birlikte adımlar atıyorum. Biliyorum ki bunlar Derya projem için yapacaklarımın başlangıcı.

Hayatıma yaptığım en büyük yatırım: Derya Projesi. Bu projenin mimarı Hakan Arabacıoğlu’na sonsuz sevgi ve teşekkürlerimi iletiyorum.

Derya, Balıkesir - Haziran 2011

Koçluk alanlarÖzgüven eksikliği, kendini hırpalama, acımasızca yargılama, negatiflikleri cımbızla çekme, devamlı şikayet etme hali ve bunların sonucu olarak mutsuz bir ben. İşte tüm bunlar eski beni tanımlayan kelimelerdi. Enerjimi alıp götüren ve daima beni yoran bir hayat. Başkalarının sözünden etkilenen, onların laflarında mutluluğu arayan, yalnız başına adım atmaya korkan, hayır demeyi bilmeyen; her gün neden, niçin sorularını kendime defalarca sorarak geçmişini irdelemekten yorulan, anı yaşayamayan ve geleceğe adım atamayandım.

Hakan Bey'le tanışmamı; tüm kalbimle değişimi isteme inancıma bağlıyorum ve tesadüf olmadığını düşünüyorum. Çünkü o kadar çok istedim ki o sıkıcı, kurallarla çevrili benden kurtulmayı... Aslında kendine haksızlık eden bir benmiş o. Başarılarını görmeyen, her gün karşılaştığı durumlarda olumsuzluk arayan bir benmişim. Çözüm değil sorun odak noktası olan biri ne kadar ilerleyebilir ki? Hakan Bey bana cevabı evetli hayırlı sorular yönelttiğinde yarım saat sorunun cevabı dışında her şeyi anlatan ve etrafını suçlayan biriydim ta ki Hakan Bey'in beni birçok kez "Betül Hanım sorumuz neydi?" diyerek uyarmasına kadar :)

Yeri geldi kızdı haklı olarak, hep kaçtığım gerçekleri yüzüme vurdu, hoşuma gitmeyen yorumlar yaptı ama ben yine o koltukta oturmaya devam ettim çünkü değişmeye kararlıydım! Tüm bunların sonunda tamamen çözüme odaklı, bir durumla karşılaştığında ilk cümlesi "ne yapabilirim?" olan, tümüyle düşünce sistemi değişmiş, kurallarını esneten ve hatta bazılarını çöpe atan :) ve yeni bakış açıları edinmiş bir ben çıkardı ortaya Hakan Bey... İnanın eski beni düşünüyorum da en yakın iki arkadaşım bana nasıl katlanmışlar diyorum :) Beni yakından gözlemleyerek Hakan Bey'le birlikte ilk onlar fark etti bendeki bu kısa süredeki şahane değişimi... Onlara çook teşekkür ediyorum her zaman yanımda oldukları için...

Sonuç olarak her anını farkındalıkla deneyimleyen, sabah kalktığında yüzüne gülücük koyup şükreden, gün içinde sürekli pozitif olan ve daima gülümseyen, geleceğe huzurla bakan, her durumda olumlu yan arayan ve artık şikayet etmeyen biri oldum Hakan Bey sayesinde... Dolayısıyla Hakan Bey'e ne kadar teşekkür etsem biliyorum ki az kalacak. Çünkü hayatımdaki ve düşüncelerimdeki değişimi onun cesaretlendirici desteği olmadan başaramazdım. Bu nedenle her şeyin en güzelini hak eden Hakan Arabacıoğlu'na kısaca söyleyebileceklerim; iyi ki varsınız, iyi ki çalıştık sizinle ve iyi ki hayat sizi çıkardı karşıma...

Betül Doğan, İstanbul - Mayıs 2011

Ayna’ya Bakabilmek!

İçinde bulunduğum buhranı bir türlü tanımlayamıyordum: Benim neye ihtiyacım vardı onun bile farkında değildim! Çevremde gördüğüm “ideal” yaşamları taklit mi ediyordum yoksa kendi seçimlerim doğrultusunda mı yaşıyordum? Öyle ki, “at gözlüklerimi” takmış yaşadığım bütün zorlukların ya da başarısızlıkların suçunu da “dış dünya”ya yüklüyordum. Ta ki Hakan Bey’le tanışıncaya kadar...

Hakan Bey’le seanslara başladığımızda formda doldurmuş olduğum maddelerden ziyade asıl neye ihtiyacım olduğunu anlaması -ki bunu ben bile anlayamıyordum- beni oldukça etkilemişti ve o an “evet doğru adresteyim” diye içimden geçirmiştim. Yaşadığım iletişim problemlerine bir nevi ayna tuttu: Ben “kurban” rolünü o kadar benimsemiştim ki bir türlü olayların dışından bakamıyordum. Bir görüşmemizde bana şöyle demişti : “Kişi ancak kendi seviyesinden görebilir görmek istediğini!” İlk başta anlam verememiştim ve Hakan Bey’i devamlı “dış dünyanın” bana kötü davrandığını ikna etmeye çalışıyordum! Halbuki bütün bu enerjim nafileydi, hâlâ ayna’ya bakmaktan kaçıyordum.

Ancak zamanla, hayatımı zorlaştıran soruları sormayı bıraktığımda, yaşadığım iletişim sorunlarının olumlu yönde değiştiğini gözlemledim. Evet, ben düşünce şeklimi değiştirdikçe ve beni bataklığa sürükleyen sorulardan vazgeçince hayatımın olumlu yönde değiştiğine tanık olmak beni daha önce hiç tanışmadığım “ben”e götürdü. Hakan Bey’in dediği gibi asıl olan “Mesele dış dünyada değil, kendi titreşimlerini değiştirmek” idi!

Kaliteli tohum atıp kalitesizleri ayıklamaya” başladığımdan beri daha huzurlu ve mutluyum, teşekkürler...

Ö. T. - Mayıs 2011

‘İnsanlar ikiyüzlüdür’, ‘hayat acımasızdır’, ‘dışarısı güvenilmezdir’, ‘kendini övme sakın nazar değer’, ‘bağır çağır ki değerini bilsinler’ ve binlercesi. Binlerce, neye dayandığı belli olmayan katılaşmış, taşlaşmış kural. Hepsinin tek amacı var o da insanı (beni) tutsak kılmak.

Hakan Arabacıoğlu ile tanıştığımda buna benzer kurallarla boğuşup, hangi yöne gitsem daha mutlu olacağımı bilmez bir haldeydim. İşimi mi değiştirmeliydim yoksa evliliğimi mi bitirmeliydim? Değişime arkadaşlarımdan mı başlamalıydım yoksa başka şehre mi taşınmalıydım? ‘Söyleyin Hakan Bey topyekûn başka bir insan mı olmalıyım?’ Bu soru biçimlerinin asıl meselem olduğunu Hakan Bey ile çalışmaya başladıktan sonra öğrendim. Asıl değişimin içimde olduğunu, gücümü, yeterliliğimi ve değerimi fark etmem gerektiğini bu kadar net ve anlaşılır gösteren kişi o oldu. Kıvranışlarıma, çaresizliklerime, kendi kabuğuma çekilip saatlerce ağlayıp kızgınlıkla aldığım dürtüsel ve bir o kadar işe yaramaz kararlara dur dememi sağlayan kişi o oldu. Dramanın yalnızca tiyatro sahnesinde kalmayıp, asıl içimizde yaşayan ve sürekli mayalanan bir şey olduğunu gösteren kişi de o oldu.

Onunla karşılaşmasaydım eğer, işe yaramayacağına inandığım bir başka gelişim atölyesinin daha yolunu gözlüyor olurdum şu sıralar sanırım. İlgisi, sabrı, azmi ve netliğiyle, ondan örnek almama yardımcı olduğu gibi yoluma onlarca ışık tuttuğu, gerçeği olduğu gibi görmemi sağladığı için kendisine şükran doluyum.

D. G., İstanbul - Nisan 2011

Koçluk alanlarKaybolmak... Bir insanın kendi hayatında kaybolması... Korku, endişe, panik, çaresizlik, güvensizlik, güçsüzlük, öfke, pişmanlık... Karmakarışıktı her şey. Bir taraftan bu durumdan kurtulmam gerektiğini biliyorken diğer taraftan umutsuzluk beni engellemeye devam ediyordu. Psikolog ya da psikiyatr değildi ihtiyacım olan. Çünkü ben yaşadıklarımı, kendimi, olan biteni bir başkasına tekrar anlatmak ve bunun sonucunda ne ilaç kullanmak ne de uzun terapiler yaşamak istiyordum. Ben sadece kaybettiğim yolu bulmak için destek istiyordum.

Bu karışıklığın içinde nasıl olduğunu hala anlamadığım bir şekilde Hakan Bey’in sitesiyle karşılaştım. Birkaç yazısını okuduktan sonra kendisiyle iletişime geçmeye karar verdim. Ancak aynı şehirde yaşamıyorduk ve benim görüşmelere gidip gelme şansım malesef yoktu. Telefon görüşmeleri ile olur mu olmaz mı diye endişe ettim başlangıçta ama bu endişe daha ilk konuşmamızda ortadan kayboldu.

Hakan Bey’le çalışmalarımız zor ve yorucu oldu ilk zamanlar. Bu yaşıma kadar aslında ne oldukları hakkında fikrim olmadığı halde doğruluğuna inanıp sahiplendiğim yanlış inançlarımı ve düşüncelerimi tek tek bulduk. Onlardan ayrılmak, onları çıkarmak bazen zorladı ama yerine gerçekten inandığım düşüncelerimi koymaya başladığım andan itibaren hayatımdaki değişim başladı. Ben değişmeye başladım, her şey değişmeye başladı ve her geçen gün bu değişim mucizelerle devam ediyor.

Bu yazıyı yazarken biraz zorlandım, çünkü hatırlamıyorum gibi nerdeyse görüşmeye başlamadan önceki halimi... Beni yaklaşık iki ayda kendimle tekrar tanıştıran, yolumu bulmama yardımcı olan, desteğini hiç bir zaman esirgemeyen özel insan, iyi ki varsın. Her şey için yürekten teşekkür ederim.

Bige Demirhan, İzmir - Nisan 2011

Hakan Bey’le görüşmeye başlamadan önce, kendimi rahatsız ve huzursuz hissediyordum. Ancak bunun nedenini bir türlü anlayamıyordum. Ne hissettiğimi ve neye ihtiyacım olduğunu bilmiyordum. Ev, iş, çocuk, kişisel ve sosyal rollerdeki sorumluluklarımı yerine getirmekte zorlanıyor ve bocalıyordum. Planladığım şeyleri hayata geçirmeme engel olan bir şeyler vardı sanki. Ne kadar çaba harcasam da belirli bir noktada tıkanıyordum. İnsanlarla açık iletişim kuramıyor, kendimi ifade edemiyordum.

Hakan Bey’le yaptığımız görüşmeler sırasında, öncelikle tüm ağırlıklarımdan ve öfkelerimden kurtuldum. “İyileşmenin ancak gereksiz şeylerden kurtulduktan sonra gerçekleşebileceğini öğrendim.”
Bu işe yaramayan şeyler; eskiden kalma öfkeler, kırgınlıklar, korkular, yanlış düşünce kalıpları ve inançlar, yanlış sorular ve artık işe yaramayan eşyalar gibi bir sürü şeyi içeriyordu. Tam bir arınma sürecinden geçtim. Bahçemden ayrık otlarını temizlemem biraz zaman aldı ve zorlandığım zamanlar oldu ancak Hakan Bey’in desteğiyle başardım.

Artık ağlama hissiyatım yok, daha farklı sorular soruyorum ve bu sayede bir konuya ya da olaya takılıp üzülmüyorum, ailemle ve çevremle olan iletişimim iyileşti. Kendimi daha iyi ifade eder oldum. Her şey daha netleşti. Sanki bir tül perdeyi açmış gibi hissediyorum kendimi.

İşime yaramayan şeyleri tespit edip, onları hayatımdan uzaklaştırdım. Ve gerçekten nelere ihtiyacım olduğunu anladım. Ancak bununla kalmayıp, çevremdeki insanların da nelere ihtiyaç duyduğunu fark ettim. Ve şimdi eylemlerim ve tercihlerim bu ihtiyaçlara göre şekilleniyor. Üstelik bunu şu soruyla daha da sağlıklı yapıyorum. “Şu anda kimin, neye, ne kadar ihtiyacı var?” sorusunu soruyorum.

Bir de en önemli noktalardan biri doğru sorular sormayı öğrendim. Doğru sorular sorunca, işe yarayan ve çözüme götüren cevapları bulabiliyorsunuz. Bunu yapabilmek başlı başına rahatlık sağlıyor. Oysa kendinize veya bir başkasına yanlış sorular sorunca, işe yaramayan cevaplar alıyorsunuz. Ve bu cevaplarla yol alabilmek için uğraşıp duruyorsunuz. Bu tamamen zaman ve enerji kaybına neden oluyor.

Üstelik tüm bunların yanı sıra; beslenme, sağlık, iletişim becerisi, kendini ifade etme, kendini gerçekleştirme, iş hayatı, aile hayatı vb. tüm konularda yaşadığım sorunları çözecek anahtarlara sahip oldum. Bunun sonucu olarak şimdi hayatıma ve olaylara daha hâkimim. Ve sakince düşünüp, karar verebiliyorum. Artık yaşadığım her günü ve karşılaştığım her durumu yeni bir fırsat olarak görüyorum. Tabii tüm bunların sonucunda yaşam kalitem arttı.

Bu süreçte takıldığım her noktada, Hakan Bey’in kesintisiz desteğini aldım. Ona sorduğum hiçbir soru yanıtsız kalmadı. En önemlisi, sorduğum sorulara hemen veya en geç birkaç saat içinde yanıt aldım. Onun gibi bir koçla çalıştığım için kendimi gerçekten şanslı hissediyorum. Bana aktardığı tüm bilgi birikimi, deneyimleri ve desteği için kendisine çok teşekkür ediyorum.

Şimdi bu yazıyı yazarken yüzümde gerçek bir gülümseme var. Sizlerin de yüzünüzün gülmesi dileğiyle…

Evrem Tatlıcı, Mühendis - Ocak 2011

Yaşam Koçluğu Alanlar - Evrim U.Bir arkadaş ortamında tanıştığımızda Hakan`ın söylemiş olduğu birkaç cümle bile beni düşünmeye sevk etmişti yıllar önce. O zamanlar düşünüyordum içinde bulunduğum iş ortamından uzaklaşmayı ve  birkaç öneride bulunmuştu bana düşünmem için. Üzerinden 3 yıl geçmesi ve benim için doğru zamanın olduğunu kabul edip bir yaşam koçuyla düşüncelerimi paylaşmak istediğimde hemen aklıma Hakan ile konuşmak geldi. Ben değişimi istiyordum ve aslında ilk adımımı da atmıştım ama yol almak için doğru düşüncelere odaklanmam gerekiyordu. Telefonda ilk görüşmemizde bana geçen pozitif enerjisiyle doğru insanla konuştuğumun farkındaydım.

Uzun zamandır değiştirmek istediğim işimden istifa etmiştim. İçinde olmak istemediğim bir yaşam tarzının beni sardığını ve istemediğim şeyin tam da ortasında olduğumu hissediyordum. Uzun zamandır cesaret edemediğim bir şeyi kendi irademle karar vererek sonlandırmıştım ama içimdeki şimdi ne yapacağım duygusu beni paniğe sürüklüyordu. Bu durumdayken tam olarak ne yapmak istediğimin cevaplarını bulamıyordum. Düşüncelerimi düzenleyemiyordum. Hep geçmişe odaklanmıştım yapmak istemediklerime, onların etkisini atamamıştım üstümden. Daha fazla o şekilde kalsaydım kararımdan pişman bile olabilecek hale getirebilirdim kendimi. Aklım bütün bunlarla meşgulken ne yapmak istediğime odaklanamıyordum.

Hakan ile yaptığımız ilk konuşmada önüme bakmam gerektiğini öğrendim. Bana sunduğu o ilk soru formunda neleri istediğimi belirli bir şekilde yazamamıştım, çünkü ben de farkında değildim. Sonra keşfetmeye başladım. Görüşmelerimiz boyunca aslında konuştuğumuz şeyler hep hayatıma dair şeylerdi. İş hayatıyla ilgili istediğimi sandığım desteği bütün hayatıma yaymıştık. Ne istediğimi belirlememde bana sorduğu soruların ve verdiği çalışmaların etkisi inanılmazdı. Yaşadıklarımı anlattığımda kendi hayatından verdiği örnekler benim yaşadıklarımı tamamlıyordu. Hakan ile her görüşmemden sonra fark ettiklerim hayatımda yeni bir sayfa açıyordu sanki. Bunları ortaya çıkarıp önüme sunması benim kendimi keşfetmem için çok büyük destek oldu. Her görüşmeden sonra konuştuklarımızı yakınlarıma anlatırken üstüne kendimin de bir şeyler koyduğunu hatta bazen o cümleyi Hakan mı söyledi yoksa ben mi düşündüm diye kendimle de bir yüzleşme yaşadığımı fark ettim.

Görüşmelerimiz sırasında hayatımdaki kararların çoğunu aklımla verdiğimi gördüm. Hayatımda olan her şeyin benim kontrolümde gerçekleşmesi için uğraştığımı ve egomun kalbimi yendiğini fark ettim. Yaptığımız görüşmelerde ortaya çıkan her cevap benim kalbimden gelen gerçek cevaplardı. Daha önce ne yapmak istediğime karar veremememin sebebi kalbimin ve aklımın savaşmasıydı. Ben bu dengeyi en güzel şekilde kurmayı başardım.

Bu süreçte inanılmaz şeyler yaşadım. Kalbimle istediğim her şey evrene verdiğim enerjiyle gerçekleşmeye başladı.  Yeni yılda tam hayal ettiğim gibi bir işe başlayacağım. Birçok açıdan beni heyecanlandıran bir projeden haberdar oldum ve eleman aradıklarını bile bilmediğim firmadan görüşme için randevu talep ettim ve 2.5 saatlik benim için inanılmaz bir görüşmenin ardından işe kabul edildim.

Bunların hepsinin bir başlangıç olduğunu biliyorum. Yaşayacağım her şeyi heyecanla bekliyorum. Bütün bunlar bana umut ve güç veriyor.

Senin gibi bir arkadaş kazandığım için çok mutluyum. Bütün bu samimiyetin, farkındalığın, anlayışın ve emeklerin için çok teşekkürler.

Evrim U., Mühendis - Aralık 2010

Yaşam Koçluğu Alanlar - Şebnem ÖztürkProblemin ne olduğunu tanımlamakla bile, onu bir parça da olsa çözmüş olduğumu görüyorum. Hep yaşamak istediğim Şebnem’i artık çıkarma şansını elde ettiğim için gerçekten çok mutluyum. Ben aslında içimdeki enerjinin daha fazla olduğunu hep biliyordum. Ama bunu ne zaman ve nasıl çıkaracağımı bilmiyordum işte. Bu konuda da bana yardımcı olduğu için Hakan Bey'e ayrıca teşekkür ediyorum. Tabii daha yolun başındayım...

Çevremde, gerek arkadaşlarım ve gerekse akrabalarımdan benim gibi düşünen, yani kendi kişisel gelişimiyle ilgilenen çok az insan var. Sizi bu konularda anlamayacağını düşündüğünüz kişilere de bu konuları anlatmıyorsunuz. Bir koçla bu konular üzerinde rahatlıkla konuşabileceğim ve zayıf noktalarım hakkında destek alabileceğimi düşündüğüm için de Hakan Bey'le görüşmeyi seçmiştim zaten. Onun da bana vermiş olduğu güven ve rahatlıkla negatif taraflarımı ortaya çıkarıp pozitife doğru yönlendirmeye başladık.

Bu değişim ya da farkındalığımın somut olarak bana günlük hayatımda getirdiklerinden bahsedersem eğer:
- İnsanlarla olan ilişkilerimde çok daha içten olduğumu fark etmem;
- Sahip olduğum, elimdeki güzellikleri gün geçtikçe daha çok fark edip, daha içten  şükredebilmem;
- Kendime ve başkalarına karşı daha relax olabilmem, kendimi gün geçtikçe daha çok sevmem ve hayatı daha çok akışına bırakabilmem. Artık o eski kontrollü Şebnem yok.
- İnsanların ne düşündüğünü merkeze almayıp, daha çok benim ne düşündüğüme konsantre olmaya çalışmam

Bundan sonraki hedefim kendimi saydığım konularda daha çok geliştirmek ve bu hissettiğim güzel şeylerin kalıcılığını sağlamak olacaktır…

Şebnem Öztürk,  Çok Uluslu Firmada Tedarik Planlama Sorumlusu - Ağustos 2010

Koçluk alanlarHakan Abi'nin bana dediği bir şey vardı. “Bir şeyi bilmek ile idrak etmek çok farklıdır”. Buna gönülden inanıyorum. Hakan abinin düşündüren soruları ile bildiğim birçok şeyi idrak etmeye başladım.

Bu sene yani üniversitemin son senesinde ne istediğimi bulamadığımdan dolayı kafam cok karışıktı. Bir yandan da iş kovalamak zorunda olmam beni strese sokuyor ve zamanımı çok alıyordu. Ne istediğime dair hayal ediyordum, duygularımı farketmeye calışıyordum. Bunların hepsi bana kararsızlığımla ilgili mesajlar veriyordu. Ve bir de sabırsızlık hissediyordum. Bu da bana bir yerlerde hata yaptığımın mesajını veriyordu.

Ben karar veremediğim  için kendime kızarken aslında Hakan Abi'yle farkettik ki benim problemim karar verememek değil, karar verebilmek için gerekli bilgiyi toplamıyor olmamdı. Bu farkındalık, attığım adımların yönünü değiştirmekle kalmadı, beni durduran, verimimi düşüren stresi de aldı götürdü. Hakan abi’ye söylememiş olsam da onun sayesinde kendime sürekli “Karar verme aşamasına gelebilmek için bugün ne yaptın?” diye soruyorum. Hakan Abi'yle edindiğimiz bu farkındalıktan sonra kendimi çok daha huzurlu hissediyorum.

Hakan Abi; insanı endişeye düşüren, aslında sırf biz istiyoruz diye girdiğimiz stresli olayları bir OYUN gibi görmeyi öğretti bana. Yaratıcı çözümler sundu. Bunlar iş mülakatlarından, kadınlarla ilişkilere ve okuldaki sunumlara kadar uzanabilir. Artık bunları oyun gibi görüyor ve bunlardan keyif almayı biliyorum. Olaylara karşı böyle bir tutuma sahip olmak bu süreçlerdeki başarımı ve kendime güvenimi de artırıyor.

Hakan abiyle yaptığımız görüşmelerden sonra hayatıma daha sistematik bakabiliyorum ve önceliklerimi çok daha iyi belirliyorum. Böylece çok daha net düşünüp, gereksiz yere enerji kaybetmiyorum.

Hakan abinin yüzümü hem fiziki hem de manevi olarak güldürebilmesi sanırım söylediği şeyleri kendisinin de zamanında yaşamış olmasından geliyor.
Her şey için teşekkür ederim Hakan Abi. Sevgilerimle.

Hakan Ülvan, Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Öğrencisi - Mayıs 2010