‘İnsanlar ikiyüzlüdür’, ‘hayat acımasızdır’, ‘dışarısı güvenilmezdir’, ‘kendini övme sakın nazar değer’, ‘bağır çağır ki değerini bilsinler’ ve binlercesi. Binlerce, neye dayandığı belli olmayan katılaşmış, taşlaşmış kural. Hepsinin tek amacı var o da insanı (beni) tutsak kılmak.

Hakan Arabacıoğlu ile tanıştığımda buna benzer kurallarla boğuşup, hangi yöne gitsem daha mutlu olacağımı bilmez bir haldeydim. İşimi mi değiştirmeliydim yoksa evliliğimi mi bitirmeliydim? Değişime arkadaşlarımdan mı başlamalıydım yoksa başka şehre mi taşınmalıydım? ‘Söyleyin Hakan Bey topyekûn başka bir insan mı olmalıyım?’ Bu soru biçimlerinin asıl meselem olduğunu Hakan Bey ile çalışmaya başladıktan sonra öğrendim. Asıl değişimin içimde olduğunu, gücümü, yeterliliğimi ve değerimi fark etmem gerektiğini bu kadar net ve anlaşılır gösteren kişi o oldu. Kıvranışlarıma, çaresizliklerime, kendi kabuğuma çekilip saatlerce ağlayıp kızgınlıkla aldığım dürtüsel ve bir o kadar işe yaramaz kararlara dur dememi sağlayan kişi o oldu. Dramanın yalnızca tiyatro sahnesinde kalmayıp, asıl içimizde yaşayan ve sürekli mayalanan bir şey olduğunu gösteren kişi de o oldu.

Onunla karşılaşmasaydım eğer, işe yaramayacağına inandığım bir başka gelişim atölyesinin daha yolunu gözlüyor olurdum şu sıralar sanırım. İlgisi, sabrı, azmi ve netliğiyle, ondan örnek almama yardımcı olduğu gibi yoluma onlarca ışık tuttuğu, gerçeği olduğu gibi görmemi sağladığı için kendisine şükran doluyum.

D. G., İstanbul - Nisan 2011