Ayna’ya Bakabilmek!
İçinde bulunduğum buhranı bir türlü tanımlayamıyordum: Benim neye ihtiyacım vardı onun bile farkında değildim! Çevremde gördüğüm “ideal” yaşamları taklit mi ediyordum yoksa kendi seçimlerim doğrultusunda mı yaşıyordum? Öyle ki, “at gözlüklerimi” takmış yaşadığım bütün zorlukların ya da başarısızlıkların suçunu da “dış dünya”ya yüklüyordum. Ta ki Hakan Bey’le tanışıncaya kadar...
Hakan Bey’le seanslara başladığımızda formda doldurmuş olduğum maddelerden ziyade asıl neye ihtiyacım olduğunu anlaması -ki bunu ben bile anlayamıyordum- beni oldukça etkilemişti ve o an “evet doğru adresteyim” diye içimden geçirmiştim. Yaşadığım iletişim problemlerine bir nevi ayna tuttu: Ben “kurban” rolünü o kadar benimsemiştim ki bir türlü olayların dışından bakamıyordum. Bir görüşmemizde bana şöyle demişti : “Kişi ancak kendi seviyesinden görebilir görmek istediğini!” İlk başta anlam verememiştim ve Hakan Bey’i devamlı “dış dünyanın” bana kötü davrandığını ikna etmeye çalışıyordum! Halbuki bütün bu enerjim nafileydi, hâlâ ayna’ya bakmaktan kaçıyordum.
Ancak zamanla, hayatımı zorlaştıran soruları sormayı bıraktığımda, yaşadığım iletişim sorunlarının olumlu yönde değiştiğini gözlemledim. Evet, ben düşünce şeklimi değiştirdikçe ve beni bataklığa sürükleyen sorulardan vazgeçince hayatımın olumlu yönde değiştiğine tanık olmak beni daha önce hiç tanışmadığım “ben”e götürdü. Hakan Bey’in dediği gibi asıl olan “Mesele dış dünyada değil, kendi titreşimlerini değiştirmek” idi!
“Kaliteli tohum atıp kalitesizleri ayıklamaya” başladığımdan beri daha huzurlu ve mutluyum, teşekkürler...
Ö. T. - Mayıs 2011