Geçen sene otomobil lastiği satan bir danışanım oldu. Satışlarının durgunluğundan yakınıyordu. Üç hafta boyunca ona sorular sordum, akılla her türlü çözüm yoluna baktık. En sonunda "Gel bir de meditasyon yapalım, seni lastiklerle konuşturayım" dedim. Meditasyonda lastiklere neden satılmadıklarını sorduğumuzda, lastikler ona şu yanıtı verdi: "Sen bizi çok seviyorsun. Kendi malın gibi görüyorsun. Bizi bırakmadığın için biz de başkasına gidemiyoruz."
Danışanım bu yanıtı duyduğunda ağlamaya başladı. Meditasyon bittiğinde kendisine bunun doğru olup olmadığını sordum. Doğru olduğunu söyledi. Lastik satıyor gibi görünse de aslında çok sevdiği bir lastik koleksiyonuna sahipti. O lastikleri verip koleksiyonunu bozmak istemiyordu. Enerjisiyle lastikleri tuttuğu için lastikler de başkasına gidemiyordu.
Zaman zaman bankada kredi satan danışanlarım oluyor. Çoğu yaptığı işten de müşteriden de sıkılmış, müşteriyi ayaklı sorun gibi görüyorlar. Onlara Einstein`in şu sözünü hatırlatıyorum: "Yaşamınız boyunca yapacağınız en önemli seçim: Sizinle dost bir evrende mi yaşıyorsunuz yoksa size düşman bir evrende mi?" Bu soruya vereceğiniz yanıt nasıl bir yaşama sahip olacağınızı da belirleyecek.
Müşteriyi sorun yani düşman olarak gören danışanlarım, yarattıkları itici enerjiden dolayı müşteriyi itiyor ve satış yapamıyorlardı. Onlardan birine şu ödevi verdim: "Müşterinin karşısına geçtiğinde önce içinden şu sözleri geçir: Ben seninle dostum". Danışanımın satışları kısa sürede artmaya başladı.
Bir şeyi satarken sattığınız şeyle ya da müşteriyle olan enerji bağınız çok önemli. Sattığınız şeyi enerji olarak bırakmıyorsanız ya da satış yapmaya çalıştığınız kişiyi enerji olarak itiyorsanız; dünyanın en sevimli maskesini de taksanız başaramazsınız.
Bir de lütfen şunu hatırlayın: Akılla çözemediğiniz her durumda cevabı içinizdeki bilgeye sorun. 40 yıl düşünsek lastiklerin verdiği cevabı akılla bulamazdık.
Yorumlar