İçinden yetiştiğimiz sistem bize kendimiz olmayı öğretmiyor. "Ben ne istiyorum? Bu hayatta beni en çok ne mutlu eder?" gibi soruları kendisine soran çok az. Hayallerimiz bile ele geçirilmiş. Zengin olduğunda çoğu erkeğin hayali kırmızı bir Ferrari ya da Porsche sahibi olmak... Başka bir şey düşünemiyoruz bile. Kendi hayallerimizi ortaya çıkaramadığımızda, yeteneklerimizi keşfedip kullanmaya başlamadığımızda, attığımız her adım boş bir farklılaşma çabası olarak kalıyor. Aslında hepimiz farklıyız, ancak bunu keşfedemeyenler hâlâ farklı olmaya çabalayıp aynılaşıyor. İçimizdeki potansiyeli ortaya çıkarabilecek soruları sormaya başladığımızda zaten farkımız da görünecek.
Yıllardır kahveyi yudumlarken keyif, otomobil alırken konfor satın aldığımızı sanıyoruz. Çünkü böyle söylendi bize. Buna kananlar kahveye içecek, otomobile taşıt olmaktan daha fazla anlam yüklediler farkında olmadan.
Çok azımız kendisindeki güzelliklerin farkına varmaya çalıştı. Bu zahmete girmeyenler x markası giydiğinde güzel olacağı yalanına sığındı. Birileri ben senden daha güzelim diyebilmek için gitti 2 tane aldı. Kalabalığın içindeki yalnızlığını "bakın ben de sizdenim" diyebileceği sembollerle unutmaya ve unutturmaya çalıştı. O çantadan aldı, o gözlüğü taktı...
Duygusal açlığımızı çantalarla, gözlüklerle, otomobillerle doyurmaya kalktıkça, sokaklar birbirinin aynı insanlarla doldu.
Kendimizi olduğumuz gibi sevebilseydik, kıyafetimizle değil varlığımızla konuşabilirdik. O zaman biz de farklı olurduk, dünya da...
Bu yazı 13.11.2009 tarihli Habertürk gazetesinde yayınlandı.
İlgili Yazılar |
|
|
Yorumlar
Teşekkürler Hakan bey yazılarınız için, burada huzur buluyorum.