Zaman zaman danışanlarım kendilerini bana anlatırken "Ben çok sabit fikirliyim", "Ben çok zor konsantre olurum" gibi keskin ifadeler içeren cümleler kuruyorlar. İşin ilginç tarafı, sabit fikirli olanlar görüşmede yeni tanıştıkları bakış açılarına "doğru" dercesine başlarını sallıyor, zor konsantre olanlar da 1 saati geçen görüşmelerin bir cümlesini kaçırmıyorlar...

Demek ki en azından bazı zamanlarda sandıklarından daha farklı olabiliyorlar. Ben bunu onlara gösterdiğimde de şaşırıyorlar.

Çocukken kokarca dediğimiz yeşil bir böcek girerdi eve. Işığa gelir, lambanın sıcağıyla da iyice kokardı. Biz de o böceği gördük mü kardeşimle çığlık çığlığa kaçardık evin içinde. Bu sadece kokarca için değil her böcek için böyle idi...

Aradan yıllar geçti. Birçok konuda değişmeye niyet ettim, hayalimdeki Hakan'a doğru adımlar attım... Geçen gün banyoda büyük bir örümcek gördüm. Islanmasın, ölmesin diye elime aldım ve kenara bıraktım onu. Ve bıraktıktan sonra bir çığlık attım. Ben ne yaptım şimdi diye... Elime alırken korkmak aklımın ucundan bile geçmemişti. Kendime "Hadi Hakan yaparsın" falan da dememiştim. Bir de baktım ki almış ve koymuşum onu kenara... Ben ne zaman örümceği elime alabilen Hakan oldum bilmiyorum.

O hafta İstanbul'da ilk defa kokarca gördüm. Sanki beni sınarcasına arabamın vitesine kondu. Kardeşim gene çığlık atmayla irkilme arasında gidip gelirken, ben kokarcayı elime aldım ve camdan dışarı attım :-)

Peki bu nasıl oldu? Bence şöyle: Ben her gün yeni Hakan'lara izin veriyorum. Kendimle ilgili "Ben böcekten korkarım", "Ben şöyleyimdir, böyleyimdir" gibi işime yaramayan  etiketlendirmeler yapmıyorum. O zaman da yeni Hakan'lar geliyor ve ben her gün zenginleşiyorum... Ben buna hayatı çoğaltarak yaşamak diyorum...

Öğretmenim Bilge Şeker, bir gün bize şunu söylemişti: "Diyelim ki pasta yapmayı bilmiyorum ancak yapmam gerekiyor. O zaman en iyi pasta yapan Bilge'yi çağırıyorum ve kendimle bütünlüyorum".

"Ben yapamam", "Bu zor" gibi ifadeler kullanmak yerine, diğer hallerinizi çağırıp kendinizle bütünlediğinizde, henüz tanışmadığınız yanlarınızı keşfediyorsunuz. Tıpkı örümceği tutan Hakan gibi... Böylece siz çoğalırken, hayat kolaylaşıyor...

Bu yazı 21.02.2010 tarihli Habertürk gazetesinde yayınlandı.

İlgili Yazılar

Yorumlar  

#1
Şuan yaşadığım ruh halimle inanılmaz bağlantılı bir yazı okudum. Ancak artık şaşırmıyorum, çünkü bunu kendime ben çektim biliyorum. Değişmeyi seçtim ve sizle tanıştım. Çok iyi geldi teşekkürler paylaşımlarınız için.
Begüm 1 Nisan 2010
#2
Ben de değişime açığım bu yanımı çok seviyorum.
ebru 20 Nisan 2010
#3
ÖZET OLARAK BU YAZINIZDAN ANLADIĞIM; KENDİMİZDE FARK ETMİŞ OLDUĞUMUZ OLUMSUZ YÖNLERİMİZİN, OLUMLU HALE GETİRİLMESİ İÇİN BAŞVURULAN YÖNTEM YADA YÖNTEMLER.
KENDİM SANDIĞIM KENDİM DEN VAZGEÇMEK İFADESİNE, SİZDEN FARKLI ANLAMLAR YÜKLÜYÜYORUM GALİBA. ÇÜNKİ YUKARIDAKİ YAZINIZI SORUMLA BAĞDAŞTIRAMASIM.
emin durmuş 21 Nisan 2010
#4
böcektem felaket korkarım tıksınırım ... bende kurtulmak ıstemıyor deılım fakat delıcesıne sabt fıkırlılıgım canımı sıkıyor :-))) ama başarıcaamm bende orumcegı elımealabılırım.... onu bı karıncaymıs gıbı duşunmeyı denıcem:D
burcak 29 Haziran 2011

Yorum yazmak için lütfen üye girişi yapın.

Okuduğunuz yazıyı beğendiyseniz, uygulamaları da içeren üyelere özel yazıları okuyabilmek ve sitedeki güncellemelerden haberdar olmak için üye olabilirsiniz.