Etrafımdaki insanlara bakıyorum. Bazıları mutsuz, kaygılı, kafaları karışık.
Kafaları karışık çünkü hayattan ne istediklerini bilmiyorlar. İşin daha ilginç tarafı, ne istediklerini sormak akıllarına da gelmiyor. Biraz bunu düşündüm. İnsan ne istediğini kendisine sormaktan gerçekten kaçar mı diye... Ve gerçekten kaçabilirmiş, onu fark ettim. Gelin bakalım niye:
- Bir kısmı kendi hayallerinin, istek ve arzularının peşinden gitmekten korkuyor. Çünkü kendi adımlarını attığında sorumluluk da onların olacak. Oysa başkalarının beklentilerine göre adım attıklarında hep suçlayabilecekleri, "senin yüzünden böyle oldu" diyebilecekleri birileri var. Sorumluluk almaktan, kendi hayallerini gerçekleştirirken başarısız olma ihtimalinden korkuyorlar.
- Birçoğunun dışarıya verdiği bir "resim" var. Bu resim genelde çok güçlü, çok başarılı bir insan resmi. Kendi seçtikleri yolda başarısız olurlarsa; rezil olmaktan, yıllardır üzerinde çalıştıkları o resmi kaybetmekten korkuyorlar. Oysa hayat kayboluyor... Yanlış adım atmak yerine hiç adım atmamayı seçiyorlar.
- İçlerindeki çocukla içlerindeki anne-babanın istekleri çelişiyor. Hayatlarını yönetmeye henüz başlamadılarsa, kulaklarındaki anne-baba sesi baskın geliyor. Kimisi onları üzmekten, kimisi başaramazsa onaylanmamaktan, hatta sevilmemekten korkuyor. Bu anne-bana sesini kısıp kendi iç sesini açabilmek öğrenilmesi gereken bir süreç.
- Birçoğu "Ya sevdiğim işi ya da çok para kazanacağım işi yapmalıyım" diye düşünüyor. Arada bir yerde ne oldu da hem sevdikleri hem de bol kazanabilecekleri bir işi aramaktan vaz geçtiler bilmiyorum. Oysa maddi olarak da büyük zenginliği yakalamış insanların, sanki ağız birliği etmişçesine söylediği bir şey var: İşini aşkla yaparsan para zaten gelecektir. Yıllar önce, dünyada oldukça ses getiren reklamları yaparken Benetton'un reklamcısına sormuşlardı. "Ne zaman tatil yapıyorsunuz?" diye. "Ben her gün tatil yapıyorum" demişti. İşte böyle tatil yapar gibi zevk alarak çalışacağımız bir işin peşinde olsak?
- Bir kısım insan da hayalinin gerçek olmasından korkuyor. Hayallerine kavuşursa sanki yerine yeni bir hayal koyamayacağını sanıyor.
Peki bütün bunlardan sonra, "Ben ne istiyorum?" sorusunu kendinize sormaya ve kendi istediğiniz adımları atmaya karar verdiniz. Bu sorunun yanıtını nasıl arayacaksınız? Oturup meditasyon yapar gibi gözlerinizi kapayıp "Ben ne istiyorum, ben ne istiyorum?" diye tekrar mı edip duracaksınız?
Bence bu kadar abartacak bir şey yok. Çünkü sizin de aşkla, tutkuyla yaptığınız şey bu kadar yılda zaten bir yerlerden ortaya çıkmıştır. Ben ortaokul 3. sınıf bitene kadar teneffüse bile çıktığımı hatırlamıyorum. Çünkü her teneffüste yanımda götürdüğüm flütümü çalardım. Evde de meşhur şarkıcıların kasetlerine flütümle eşlik ederdim. Saatlerce sürerdi bu. Bunu bir çocuğa zorla yaptırabilir misiniz? İşte tutku böyle bir şey. Hayatınıza bir bakın, bu kadar tutkuyla yaptığınız neler vardı?
Siz de yukarıda saydığım kişilerden bazılarına benziyorsanız, gelin yeniye doğru bir adım atalım. Günlük koşuşturmacalarımızdan başımızı kaldırıp şu üç sorunun yanıtını arayalım: 90 yaşında kendinizi nasıl görmeyi hayal ediyorsunuz? Şu anda o yolda mı yürüyorsunuz? O 90 yaşındaki hayalinize varmak için şu anda hayatınızda yapabileceğiniz en küçük değişiklik nedir?
Bazen bir soru bir hayat değiştirir. Bugünden yarına değil ancak çok ileriye baktığınızda ne istediğinizi çok daha rahat bulacaksınız.
Bu yazı 28.11.2009 tarihli Habertürk gazetesinde yayınlandı.
İlgili Yazılar |
|
|
Yorumlar
Yoksa sihri bozulmaması açısından,kendime mi saklamalıyım?
Sevgi ve saygılar.
90 yaşında kendinizi nasıl görmeyi hayal ediyorsunuz? sorusuna cevap verebilirim,diğer iki sorunun ceveplarını bilmiyorum,yaratıcı olamıyorum.
Sizin veya katılımcı arkadaşlarımızın diğer iki soru için
bir paylaşımı olursa çok faydalı olacaktır.
Mesajım uzun geldi.Hayalim bir yukarıdaki gönderide.....
Yıllar önce aklıma düşen zeytin ağacı yetiştirme fikrini çoktan gerçekleştirdim,defalarca sevdiklerimle zeytinlerimi paylaştım.
Denize bakan bahçe içindeki şirin sağlık dolu evimin bitişiğindeki, hobi-el sanatları atölyemize,yıllarca emek verdiğim, çocuklar için
çalışan derneğimizden gelen minik konuklarımızı ağarlıyorum.
Denize açılıyoruz onlarla,gezdiğim yerleri,yaşadıklarımı paylaşıyorum,resim yapıyoruz,kitap okuyoruz,el becerisi kazanıp geri dönüyorlar her sene..
Tabi torunlarımda var yanımda.
Sağlıklıyım ama eskisi gibi dağ bayır gezip,denize dalamıyorum.
Yağlı boya tablolar,el emeği işlerim halen istek alıyor.
yeteneklerim ve hayatta en iyi yapmayı bildiğim becerilerim sayesinde kurduğum işimden hem kendime,hem aileme vede
sevdiklerime yararlı olabiliyorum.
Bu yaşıma kadar çok güzel dostluklar kurdum,etrafımda tüm bu saydıklarımı yapabilmemde hem maddi,hemde manevi yönde
yardımcı olacak harika insanlarla karşılaştım.
Ayrıca;-)oksan yaşına geldiğimde memleketim Atatürk'ün arzu ettiği medeniyetler seviyesine çoktan gelmiş,bir çok alanda ilerleme kaydetmiş olmalıdır.
Sevgiler.
Beyazlaşmış saçları, inci küpeleri ve kırmızı rujlu bir büyükanne olarak huzurlu bir hayat sürdüğü görebiliyorum. Etrafımdakilere ışık saçan, huzur veren bir büyükanne:-))
Suna
Son dönemlerde farkındalığım arttıkça, sorunlarımın kaynaklarından birininde ne istediğimi tam olarak bilmediğimi görmek oldu.
Ve yıllarca asla hayal kurmam diyerek bu özelliğimle övünen ben aslında ne kadar hata yaptığımı yıllar sonra farkettim.
Ama kendimi o kadar şartlamışım ki hayal kurmayı beceremiyorum bir türlü.