Merhaba arkadaşlar,
Yaşam koçum Hakan Arabacıoğlu ile yaptığım çalışmanın üçüncü durağındayız, biliyorsunuz. Size bir önceki yazımda, hazırlamak istediğim Internet sitesi için henüz domain adreslerini tespit edemediğimi anlatmıştım. Peki, neden ben bu konuda yavaş davranıyorum? Ne yazık ki bu soruyu kolayca yanıtlayamıyorum.
Yaşam Koçum Hakan, bu konuda yeni sorular sormaya başlıyor, bu kadar istekli ve gayretliyken neden birden durdum? Anlamaya çalışıyoruz birlikte. Yaşam koçuyla yolculuğumda en güzel anlar bunlar. Tek başıma bulamayacağım cevapları aramama destek olan, güvendiğim biri var. Ayrıca beni zorlamıyor. Kendimi rahat hissediyorum.
Başa dönüyoruz. Ben neden parasızım? Neden kendi işimi kuramadım? Paraya dair yanlış inançlarımı belirlemiştik, elde var bir! Bunlar beni engelliyor, tutuyor, evrene ben yapamam mesajı verdikçe, gerçekten yapamıyorum! Başka? Paraya dair taşıdığım duygusal yükler var. Bu yükleri ben işten atıldığımda, taşımaya başlamışım. Bu tür duygusal yükler insanlar işten atıldığında, iflas ettiğinde, parayla ilgili mahkemeye varan durumlarda ortaya çıkabiliyormuş.
Peki ben bu duygusal yükleri taşırken neler hissetmişim? Mesleğimi kaybettiğim için üzüntü, pişmanlık, vicdan azabı gibi iç içe geçmiş duyguları fark etmeden ruhumda taşımaya başlamışım. Ve hiç fark etmeden kendime cezalar vermişim. Para kazanmayı adeta kendime yasaklamışım. Duygusal yükler, ileriye doğru adımlar atmamı engellemiş.
Yaşam koçum, Internet sitesine dair çalışmamın gecikmesinin bir nedeninin, geçmişten bugüne gelen duygusal yükler olduğunu kesin olarak belirledi. Ve ben bu yüklerden mutlaka kurtulmak zorundayım! Aksi halde hedefime ilerlemekte zorlanacağım. Hakan önerilerini sıralamaya başlıyor. Geçmişte yaşanan, parayla ilgili beni üzen herkese, her konuya, paraya, kendime oturup mektuplar yazacağım. Bu mektupların şablonunu size daha önce önermiştim.
Bu mektupları yazarken, içimdekileri dökeceğim, dürüstçe, açıkça ve ağlayarak. Geçen sefer yazarken de ağlamıştım… Herhalde size de oluyordur, bizi içten içe üzen bir konuyu dile getirmek istediğimizde, gözlerimiz dolar, boğazımız düğümlenir. Bu mektupları yazarken, insan yaşadıklarını, kızgınlıklarını, üzüntülerini, pişmanlıklarını tek tek hatırlıyor ve gözyaşları kendiliğinden dökülmeye başlıyor. Böyle durumlarda, ağlamanın bize iyi geldiğini öğrendim.
Bir de güzel bir ev ödevim var! Paraya dair yanlış inançlarımı çürütecek tanıdıklarımı belirleyeceğim. Örneğin sınırlı para kazanırım diye manasız bir inancım var. Sınırsız para kazanan tanıdıklarımı düşüneceğim ve bir liste yapacağım. Dilerseniz bu ödevi siz de uygulayın.
Sorularınızı, yorumlarınızı bekliyorum.
Sevgilerimle,