Zaman zaman Secret kitabından etkilenmiş, kitapta yazanları uygulamaya geçirdiği halde istediği sonuçları elde edemeyip hayal kırıklığına uğramış danışanlarım oluyor. Dolayısıyla konuşmaya başladığımızda muhakkak söz dönüp dolaşıp "Secret sizce bir yalan mı?" sorusuna geliyor.

Yazının genelinde vermek istediğim mesajı hemen ileteyim: Secret'ın anlattıkları bence doğru ancak eksik!

Secret'ı, "düşündüklerimizi seçerek hayatımızı değiştirebileceğimiz" gerçeğini geniş kitlelere ulaştırması bakımından önemli bir kitap olarak görüyorum. Ancak kitaptaki en önemli eksik bence şu: Sadece düşünmek ve hayal kurmak yetmez. Hemen ardından adım atmanız gerekir.

Düşünün, ben bütün gün evden dışarı bile çıkmıyorum, yaptığım tek şey ne kadar zengin olduğumun hayalini kurmak. Bütün gün hayal kurarak sizce zengin olabilir miyim? Evin tavanı delinecek ve tepeden başıma çil çil altın mı yağacak? :-)

Çoğu kişi sadece hayal kurma ve düşünme aşamasında kalıp harekete geçmediği için hayal kırıklığına uğruyor.

Bakın Mevlana ne diyor:
Sen düşünceden ibaretsin.
Geriye kalan et ve kemiksin.
Gül düşünürsün gülistan olursun.
Diken düşünürsün dikenlik olursun. 

Düşüncelerimiz yeni bir hayatı yaratmada çok önemli. Siz dikenlik mi yaratıyorsunuz yoksa gülistan mı?

Hayatımda iz bırakan birçok insan var, hepsine ayrı ayrı teşekkür borçluyum. Fark ediyorum ki bir kişinin hayatımızda derin bir iz bırakması için bazen bir söz, bir bakış bile yeterli oluyor.

Yıllar önce ikili ilişkilerle ilgili sıkıntı yaşadığımı düşünüyordum ve bunu çözmeye karar vermiştim. Ne yaptım? Gittim bu konuda bir kitap aldım ve başladım okumaya. Kitabı kısa bir sürede hararetle okudum ve bitirdim. Bir hafta sonra bir arkadaşım "Hakan ne yaptın o konuda?" dediğinde ben de "Kitap okudum" dedim. Cevabı soruyla oldu: "Okudun da ne oldu?"

Bu yanılgıyı yıllarca sürdürdüm. Hep sandım ki bir eğitime gidip orada bulunmakla, anlatılanları dinlemekle, bazen bir kitabı bitirmekle hayatımda bir şeyler değişecek. İşte böyle olmadığını anlamam yukarıdaki "Okudun da ne oldu?" sorusuyla oldu. Hayatta adım atmanın, harekete geçmenin önemini o zaman anlamaya başladım.

Uzun yıllar derslerine katıldığım öğretmenim hep bize şunu dedi bıkmadan usanmadan: "Buraya gelerek bir şey olacağını sanıyorsanız gelmeyin!" Çünkü gelmekten başka neredeyse hiçbir şey yapmıyorduk.

Zaman zaman koçluk almak için gelen danışanlarım da aynı yanılgıya düşebiliyor. Yaşam koçunun elinde sihirli bir değnek varmış gibi düşünüyorlar. Kararlaştırdığımız uygulamaları yapmadan sadece koçluk görüşmelerine gelip giderek hayatlarının değişeceğini sanıyorlar. Değişimin inançla, kararlılıkla, disiplinle uygulayarak geleceğini göz ardı ediyorlar.

Sadece bir yere gidip gelerek hayat değişmiyor. O kitabı süzüp, içindekini alıp hayatımıza sokmadan değişen bir şey olmuyor...

Okudun da ne oldu?

Yıllar önce, artmakta olan mutsuzluğumun içinde kıvranıyor ve mutluluğu hep erteliyorken, bir arkadaşım "Hakan, cennet burada!" dediğinde oldukça şaşırmıştım. Halbuki bize böyle öğretilmemişti hiç...

İyi bir din dersi öğrencisi olarak hatırlıyordum ki öldükten sonra karşımıza iki sorgu meleği çıkacak, bize önce kime inandığımızı ve peygamberimizi, sonra da ne olduğu net olarak açıklanmayan başka sorular soracaklardı. Bu sorulara verdiğimiz yanıtlara göre de cennetlik olup olmadığımıza karar verilecekti. Çocuk aklım bilgileri bu şekilde tasnif etmiş ve sonra da hiç sorgulamamıştı. Taa ki arkadaşım cennet burada diyene kadar...

Ne demek istediğini düşünmeye başladım. Yaşadığım hayattan mutlu olduğum söylenemezdi. Başarmaksa; Türkiye'nin en iyi okullarından birinden mezun olmuş, en iyi firmalarında çalışmıştım. Arabam, İstanbul'un güzel bir semtinde evim vardı. "Başarmıştım", ancak bu, dünyadaki cennetten uzakta olduğum gerçeğini değiştirmiyordu.

Üniversite 1. sınıfta elime Anlar diye bir şiir geçmişti. Bu şiirde 85 yaşında ve ölmekte olan bir adam geçmişine hayıflanıyordu. “Yeniden başlayabilseydim yaşama, daha çok dondurma, daha az bezelye yerdim. Her gittiğim yere şemsiye götürmezdim” diyordu. Bu şiiri o zamanlar okuduğumda çok etkilenmiş ve yurtta kaldığım odanın duvarına asmıştım. Bana hep yaşamayı, yaşamdan zevk almayı hatırlatsın diye!

Sanırım işler para kazanmaya gelince ve iş dünyasına girince karıştı. "Koş, durmadan koş. Yüksel, para kazan, biriktir, yatırım yap... Emekliliğinde yaşamaya bol bol zamanın olacak." Bu koşullanmaların doğru ya da yanlış olduğunu tartışmayacağım ancak ben o kadar hızlı koşmaya başlamıştım ki etrafımdakileri üstünkörü bile göremiyordum artık... Üstelik varmak istediğim bir yer de yoktu, emekliliğimdeki o huzurlu hayat dışında.

"Cennet burada" beni uyandırmaya başlayan ilk cümlelerden biri oldu.

Okuduğunuz yazıyı beğendiyseniz, uygulamaları da içeren üyelere özel yazıları okuyabilmek ve sitedeki güncellemelerden haberdar olmak için üye olabilirsiniz.