Merhaba arkadaşlar,
Varoluş seçimlerimi nasıl belirlediğimi ve yaşam kararlarımı nasıl aldığımı geçen yazıda size anlatmıştım. Formülüm basitti, iç sesimi dinlemek, yaşamak istemediklerimi zihnimden de davranışlarımdan da uzaklaştırmak! Ben de bunları ilk öğrendiğimde, "Tabii tabii, söylemesi kolay" demiştim. İnanın söylemesi de kolaymış, uygulaması da… Bir çoğunuz işyerinde mutsuzsunuz biliyorum. Patronunuzun sizi yeterince takdir etmediğini düşünüyorsunuz veya hak ettiğiniz parayı kazanamadığınızı, değil mi? Siz işe giderken veya işinizi yaparken gerçekten ne hissediyorsunuz? "Ben mutluyum ama etraf berbat" demeyin, doğru olamaz!
İşinizi gerçekten seviyorsunuz ama siz günde kaç kişiyi takdir ettiniz, kaç kişiyle ilgilendiniz? Ne karar almıştık, sana ne yapılmasını istiyorsan, öyle davran! Takdir et ki, takdir göresin. Buna patron da dahil. Yok yalakalık olmaz. Gerçekten hoşunuza gidenleri anlatın. Hoşunuza gitmeyenleri de görmeyin… Ben bana sorulmadan kimseye yaptığı işlerle ilgili fikrimi söylemem, hele eleştiri asla yapmam. Çünkü ben eleştirilmek falan istemiyorum, eleştirmenin her şeyi daha iyiye götürdüğünü 23 yıllık çalışma hayatımda hiç görmedim, hayatımdan çıkardım.
İşyerindeki insanlarla ilgilendiniz mi hiç? Kimin bebeği oldu? Kimin yaş günü, kimin annesi hasta? Sizinle niye ilgilensinler? Kızmayın ama ben bir de çevremdeki kadınların tavırlarına çok şaşırıyorum. Yakışıklılarla ilgilenmezler, takdir etmezler, hediye almazlar, sadece bunların yapılmasını beklerler. Sonuç, sıfır! Adamların da yaptığı bir sürü hıyarlık var, biliyorum! Niye yanındasınız ki o zaman. Ne istediğinizi belirleyin, öyle davranın. Bakalım istediğiniz gibi biri gelmiyor mu? Ama kendimize dürüst olalım, neler oluyor, bana anlatın.
İşyerinde hakkım yeniyor lafını da çok duyuyorum, herkes deli gibi çalışıyor. Peki bir düşünelim bakalım. Birincisi, bana haksızlık yapıyorlar demeye devam ederseniz, haksızlıkla sıklıkla karşılaşacaksınız, bu kesin. Ayrıca hafta sonu çalışmadığınız halde her acil durumda koşa koşa giden siz değil misiniz? Bu acil durumlar, göreviniz haline gelmedi mi? Bu durumda siz patronla bir sessiz anlaşma yaptınız. Çağırdığı anda, günü ve saati ne olursa olsun ben çalışırım güvencesini vermediniz mi? Verdiniz. Varoluş seçimimizin dışındaki bu sessiz anlaşmalar gün geliyor, bir bombaya dönüşüyor.
Bir başka örnek, sevgilinizi başka bir kızla görmüşler veya Facebook'ta alenen flört havası var! Ne yapacaksınız? Hiçbir şey olmamış gibi davrandınız veya "Bir daha olmaz beni affet" dedi, hemen affettiniz. İşte bu bir sessiz anlaşma. Adam biliyor ki, ne yapsa bu kız onu affedecek. Ne mutlu ona! Ben bu adamla bir daha görüşmem, nedenini de açıkça söylerim. Sakın bana bütün adamlar böyle demeyin, o zaman size hep o tür adamlar gelir! Var oluş seçiminiz neydi? Neler yaşamak istiyordunuz? Bunlar belirlendiği ve ona göre davranmaya başladığımız anda karşımıza bu insanlar gelecek! Doğrusu gelene kadar yine aynı tipte insanlarla karşılaşıyorsanız, egonuz eski kararlarında direniyor demektir. Onu yani kendinizi ikna edin, sabırlı olun, mutlaka doğrusu gelecek! İlle de bu adam olacak, değiştireceğim mi dediniz? Size bol şans! Değişmez ama ilişki yeniden yaratılabilir mi? Bunu da başka bir zaman konuşalım.
Hikayelerinizi bekliyorum, iyi ki beraberiz, sizleri seviyorum.