Merhaba arkadaşlar,
Haftaya çok heyecanlı başladım. Sağlıklı beslenme danışmanlığı konusunda uzman Didem Kanca Üstay ile ideal kiloya ulaşma alanında çalışmaya başlıyoruz. Ben 43 yaşındayım. Çok zayıf bir çocuktum hatta zayıflığım nedeniyle tedavi gördüm. 30 yaşına kadar da kilom dengeliydi. Ancak son yıllarda istikrarlı bir şekilde azar azar fark etmeden kilo almaya başladım. Boyum uzun olduğu için çevremdeki insanlar kilo aldığımı çok sonra fark ettiler. Bir kez diyet yaptım. Ayurveda uzmanıyla çalışmak diğer diyetisyenler gibi değildi. Hiçbir zaman diyet listeleriyle kilo vermeyi düşünmedim, bu şekilde kilo veren arkadaşlarım sürekli verdiler, kiloları geri aldılar, verdiler.
Kilo almanın sadece fiziksel sebeplere bağlı olduğunu düşünmedim. Her şey gibi kilo almak da ruhumuzla ilgiliydi. Örneğin ben çok sevdiğim mesleğimi bıraktığım zaman kilo almaya başladım. Veya her bir hayal kırıklığından sonra börekler, pizzalar benim dert dinleyen, sessiz, sadık can yoldaşlarım oldu. Yaşam koçum Hakan Arabacıoğlu, kilo vermeye başlamadan önce duygusal tıkanıklıkların çok önemli olduğunu anlattı bana. Bu tıkanıklıklarla ilgili meditasyonlar konusunda sizi bilgilendirmiştim.
Bu şartlarda, benim klasik listelerle çalışan bir diyetisyene gitmemin hiçbir yararı olmayacaktı. Didem, genç kızlık döneminde yaşadığı kilo sorunu nedeniyle Washington DC'de Finans ve Uluslararası İşletme okumasına rağmen New York Üniversitesi'nde Klinik Beslenme alanında yüksek lisans yapmış. Bu alanda çalışabilmek için 2 yıl tıp fakültesindeki tüm ilgili dersleri de okumuş. Onun bu çabasına hayran oldum.
Tabii ben heyecanla gittim ofisine. Didem Dragos'ta, Bostancı - Kartal sahil yolu üzerinde Adalar manzaralı muhteşem bahçesi olan bir villada harika bir sağlıklı yaşam merkezi yaratmış. Dekorasyonu sevdiği de belli, her şey özenle yerleştirilmiş ve temiz. Görüşmemiz bahçede sohbet ederek başladı. "Diyet listesi, diyet yapmak, yasaklar kavramını Sayasa'da kullanmıyoruz" deyince çok sevindim tabii. Sizleri de gerginleştiren bu değil mi? Didem de yıllarca aynı şeyi yaşadığı için çözümün farklı bir noktada olduğunu görmüş ve şimdi bizlerle paylaşıyor.
Görüşmenin ilk dakikalarında bana üzerinde çalışacağımız konunun fark ederek ve seçerek yemek üzerine kurulu olduğunu söyledi. Yani özgürlüğün kilo kaybına neden olacağını söylüyordu. Peki biz ne yediğimizin farkında mıyız? Küçük bir deney yaptı. Zaten sessiz olan muhteşem bahçede gözlerim kapalı olarak benden bir kaşık Nutella yememi istedi. Bana kaşığı verdi ve beni yalnız bıraktı.
Gözlerimi kapadım, kaşığın ucundan azıcık Nutella aldım. Tadına vararak yemeye çalıştım. Yavaş yavaş. İçindeki tatları ayrıştırıyormuş gibi hissettim kendimi. Yağını, kakaosunu, şekerini, sütünü sanki tek tek hissettim. Küçük tatlı kaşığının sadece onda birini yiyebildim sanırım, oysa tamamı serbestti. Ancak fark ederek yiyince, daha fazlasına ihtiyaç duymamıştım. O tat, o miktarda beni doyurmuştu. Oysa ben yemek yerken mutlaka gazete, dergi okurum. Ya da tam tersi… Bu durumda, okurken yediğim yiyecek muhteşem de olsa onun tadının farkına varmadığımı ve doyduğum halde yemeye devam ettiğimi anladım. Bu esnada Didem bana bir örnek verdi. Bir çocuğa televizyon seyrederken pizza verilmiş çocuk 10 dilim yemiş. Aynı çocuk sessiz, sakin, rahat bir odada yalnızken sadece 4 dilim pizza yemiş.
Gördüğünüz gibi ilginç bir deneyimi paylaşmak üzereyiz. İlk görüşmenin ayrıntılarını gelecek yazıda vereceğim. Gelin beraber başlayalım, deneyimleyelim.
Görüşmek üzere,