Merhaba arkadaşlar,
Sizlerle bir süre boyunca para kazanan hatta servet sahibi olan insanların ruh halleri, hayata bakışları, ne hissettikleri ve nasıl davrandıkları üzerine konuşacağız. Çünkü ben artık bu noktaya geldim. Yaşam koçum Hakan Arabacıoğlu ile 13 haftadır sürdürdüğümüz çalışmanın paraya dair sonuçlarını almaya başlıyorum ve bunu sizlerle paylaşacağım. Aslında para mevzusunu da konuştuğumuz diğer konulardan farklı bir noktada değerlendirmiyorum. Yaşamı değerlendirme ipuçlarınız değiştikçe, kapılar her alanda açılmaya devam ediyor.
Ancak para mevzusu özellikle bizim gibi doğu coğrafyasında büyümüş nesiller için ayıp bir konu. Bilmem sizler de öyle misiniz? Uzmanlığınız olan bir iş yaparsınız, arkadaşınızdır, para istemeye utanırsınız. Patronu öyle bir otorite olarak kodlamışsınızdır ki, hakkınızı istemeye korkarsınız. Akrabanızdan alacağınızı istemekten çekinirsiniz. Hakan'la bu hafta yaptığımız görüşmede fark ettik ki ben emeğime değer biçmeyi bilmiyorum, çekiniyorum. İş yapmak istediğim kişileri daha teklif aşamasındayken para nedeniyle kaybetmekten korkuyorum. Tıpkı zam isteyince işten kovulmaktan korkmak gibi...
Hatırlarsanız Hakan'ın web sitesinde Para İle İlgili İnançlarınız adında bir test yapmıştık, o zaman para ile ilgili yanlış inançlar bir bir ortaya dökülmüştü. Şimdi bunlar değişiyor. Evet değişebiliyor, siz de para ile ilgili bilinçaltınıza yerleşmiş ego kodlarını değiştirebilirsiniz. Biz önce servet sahibi insanların paraya yaklaşımıyla ilgili ipuçlarını çözmeye başladık.
İlk farkındalık şu: Her alanda olduğu gibi yaşamının sorumluluğunu almalısın. Hayatımızı kendi çabamızla kazanabileceğimize, servet yaratacağımıza inanmak, yolun yarısı. Hayatımdaki her alanı kendi irademle yaratabileceğime inanıyorum, bu para için de geçerli. Arkadaşlar, Hakan'la tüm çalışmanın tek cümlelik özetinin bu olduğunu söyleyebilirim. Evet çok basit görünüyor, çünkü çok basit. Sadece fark etmesi, kabullenmesi ve içselleştirilmesi zaman alıyor.
Peki zenginler böyle düşünürken, diğerlerinin durumu nedir? Çoğunluk ise hayatın başına gelen şeylerden oluştuğuna inanıyor. Tıpkı bütün sadakatsiz sevgililerin onu bulduğuna inandığı gibi ya da herkesin kendisine karşı olduğunu düşündüğü gibi… Kurban rolüne bürünmek yani başımıza gelen her şey için başkalarını suçlamak özellikle para konusunda çok kolay ve de çok yaygın. İsterseniz siz de bir düşünün şimdi. Çok daha zengin olmamanızın sebebi ne? Hakkınızın verilmemesi. Vermeyen kim? Patron. Bunu seçen kurban rolüne sığınan kim? Siz. Para kazanma konusunda kendi sorumluluğunu almayan kim? Çoğunluğumuz… Piyango, loto, iddaa ve buna benzer şans oyunlarının yaygın olmasının tek nedeni bu. Kendimiz beceremeyeceğimiz için tüm sermayeyi şansa yüklüyoruz. Sonuç hüsran elbette!
Yıllarca para ile sevgiyi bir arada tuttuk değil mi? Ben de her zaman söylerim "Ne parası? Aşktır aslolan". Tabii aşktır da parayla niye kıyaslıyorsun ki? Para başka, aşk başka, dostluk başka. Paranın yaşamımızdaki önemli olduğu yeri belirlemekte zorluk çekiyoruz. Gördüğünüz gibi para kazanma sorumluluğumuzu almak yetmiyor, peşinde değiştirmemizin yararlı olacağı o kadar çok ortak bize hizmet etmeyen ego kodlarımız var ki. Tek tek bulup değiştirmek dışında çare yok.
Bir de her zaman konuştuğumuz, odaklanma meselesi var. Neye odaklanırsak onu büyütüyoruz. Para bana gelmez, zenginler berbattır gibi inançların yanı sıra bir de parasızlık, borçlar, haksızlıklara odaklandığımızda bu durum giderek büyüyor ve kronikleşiyor. Ben şu anda odağımı tamamen alacaklarıma çevirmiş durumdayım. Ne kadar rahat ödemeler yaptığımı, bankadaki hesabımın sürekli çoğaldığını vizyonluyorum. Bir de kendimi çok iyi izliyorum. Kurban haline düşürecek cümlelerden, düşüncelerden uzak duruyorum. Çünkü öğrendiklerimizi içselleştirmenin tek yolu var, egzersiz yapmak. Değiştirmek istediğiniz ego kodunda, kendinizi takip ettiğiniz sürece, yavaş yavaş o düşünceden uzaklaştığınızı kendinize yeni bir pencere açtığınızı fark ediyorsunuz.
Bu konuya devam edeceğiz. Sorularınız için çok teşekkürler, görüşmek üzere.