Ayşegül ile 2011 yılında başladığımız, zaman zaman uzun aralar vererek ilerlediğimiz koçluk görüşmelerinin hikayesini ve kendisinin adım adım neleri başardığını bu bölümde okuyabilirsiniz. Bu yazılar, bölümler halinde farklı mecralarda yayınlandı.

Merhaba arkadaşlar,

Son buluşmamızda, kariyerimle ilgili geldiğim son noktayı ve yaşam koçum Hakan Arabacıoğlu'nun önerilerini konuşmuştuk. O günkü görüşmemiz bu konuyla sınırlı değildi. İkinci bölümde, farklı bir uygulama vardı. Meditasyon yaptık. Bilmiyorum siz yoga ve meditasyonla ilgili misiniz? Ben özellikle panik atakları bertaraf etmek isterken, bilgilendim ve elimden geldiğince uyguladım. Çok sevdim, çok faydasını gördüm. Üstelik evde bu konudaki videolar aracılığıyla bilgimi arttırdım.

Hakan'ın bana anlattığı, danışanlarına tavsiye ettiği meditasyon biraz daha farklıydı. Gerçek bir yüzleşmeden bahsediyordu. Yani içine dönüyorsun ve kendinle karşı karşıya geliyorsun. Meditasyonların sonucunda bastırmaya çalıştığın duygusal yüklerden kurtuluyorsun, arınıyorsun. Özellikle yeniliklere olan direncimin temelinde bu duygusal yüklerin bulunduğunu düşününce, meditasyonların çok değerli olduğunu anlamıştım. Söylemesi kolay da bunu gerçekleştirmek yürek ister tabii. Pek çok insan bu meditasyonlardan sonra kolay kolay kendine gelemiyormuş.

Sizinle daha önce ego direncini de konuşmuştuk. Ego her zaman var olan durumu korumaya çalışıyor, amacı bizleri güvenli bir alanda tutabilmek. Benim egom bu meditasyon mevzusunu duyunca hemen felaket senaryoları üretmeye başladı: "Sakın gitme Ayşegül. Paniğe kapılırsın, endişelenirsin, miden bulanır, adamın önünde bayılırsın, ağlama krizine girersin, sinir krizi geçirirsin, bu iş hastanede sona erer."

İşte egomla ben bu halde iken, meditasyonu Hakan'ın önerdiğinden çok uzun bir süre sonra yapabildim. Egomla el sıkıştık, en kötü ihtimalle hastaneye gideriz dedim. Yanımıza da ilaçlar alırız vs. Gitmeden birkaç gün önce vücudumun su topladığını hissettim. Kadınlar bu duyguyu çok iyi bilir, akşam normal yatarsınız, sabah kalktığınızda beliniz, karnınız, kalçanız şişmiştir, ödem oluşmuştur. Çok fazla önemsemedim, gideceğim gün, acaba ne yapsam da kaçsam diye düşündüm, kaçarı yoktu...

Meditasyon, benim babamla ilişkim üzerine kuruluydu. Hepinizin farklı alanlarda duygusal yükleri olabilir. Benim saptayabildiğim iyileşme alanlarımdan biri, babamla olan ilişkimdi. Babamı 3 yıl önce kaybettim, sanırım hâlâ ölümünü kabullenemedim. Meditasyon yaparken Hakan yol gösterip bu çalışmayı yönetti. Ben gözlerim kapalı bir şekilde babamla buluşup konuştuğumu kurguladım ve kendimle yüzleşmeye başladım. Bu uygulamanın zorlu, ağlamaklı olduğu kesin ama bir o kadar da kendimi keyifli hissettiğimi söylemeliyim.

Farklı bir zaman ve mekanda babamla olmak, kendimle buluşmak ben de sarhoşluk etkisi yarattı. Hatta meditasyonun sürecinin sonunda, Hakan'ı ve onun ofisini görünce birden neden orada olduğumu algılayamadım. Dünyanın en leziz viskilerinden içmiş gibiydim, sabah uyandığınızda bir şey hatırlamazsınız ya, ben de meditasyondan sonra ne konuştuğumuzu, ne olduğunu eve geldikten sonra pek hatırlayamadım.

Gece çok rahat uyudum. Sabah kalktığımda çok keyifliydim. Vücudumdaki ödem tamamen kaybolmuştu. Kendime konuşma yasağı koyduğum konuların dile gelmesi beni çok rahatlatmıştı. Muhtemelen bu durum, bir anda değişim sağlamayacaktı. Belli ki bir süreç boyunca yüklerden arınılıyordu ancak ben bu kadarının bile değerli olduğuna kanaat getirdim. Çünkü ruhen arınmadıkça, yüzümün tam anlamıyla gülemeyeceğinin farkındayım. Bastırdığım binbir çeşit duyguyu artık taşımak istemiyorum. Siz de taşımak istemiyorsanız bu konudaki merak ettiklerinizi lütfen sorun. Bu yolculukta yalnız bırakmadığınız için sağ olun. Gelecek yazıda sizden gelen sorular olacak.

Görüşmek üzere,

Yorum yazmak için lütfen üye girişi yapın.

Ayşegül'e Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir. adresinden ulaşabilirsiniz.