Ayşegül ile 2011 yılında başladığımız, zaman zaman uzun aralar vererek ilerlediğimiz koçluk görüşmelerinin hikayesini ve kendisinin adım adım neleri başardığını bu bölümde okuyabilirsiniz. Bu yazılar, bölümler halinde farklı mecralarda yayınlandı.

Merhaba arkadaşlar,

Aşk ve sevgililik halleri üzerine çalışmaya devam ediyoruz. Biliyorsunuz siz mevcut halinizi değiştirmeye karar verip niyet ettiğinizde, çevrenizde sanki herkes o konuda yardım etmek istiyor, karşınıza yeni fırsatlar çıkıyor. En son size ev ödevlerimden bahsetmiştim. İlk meditasyon konum da babamla olan ilişkimdi. Kızların babalarıyla olan ilişkileri, aşk alanında hayli önemli ve belirleyici oluyor.

Yaşam koçum Hakan Arabacıoğlu, "Kendi babasına kızan, erkekleri itiyor, onlarla da barış içinde olamıyor" diyor. Eğer babamıza kızgınsak, bu durumu anlamadan hemen anne olmak, "anne" olarak yaşamak isteyebiliyoruz veya çok erkeksi davranabiliyoruz. Özellikle çalışan, güçlü ve yapayalnız kadınlar bu grupta yer alıyor. Ya da çocuk gibi kalmak istiyoruz, fiziksel özelliklerimiz bile bir kadından çok çocuk gibi kalabiliyor. (Bkz: Kadınlığını saklayan kadınlar)

Bahsettiğim meditasyonlarda yaptığımız aslında içerideki kadınlığımıza doğru bakmak. İçimizde bir kadın var mı yok mu, biz içimizdeki kadını dışlamış mıyız, dişiliğimiz nerede, aslında bu cevapların peşine takılıyoruz. Endişe ve kaygılarla dolu bir sisin ardında kalan kadınlığımızı biz nasıl göremiyorsak, aşkı paylaşmak isteyeceğimiz insanlar da göremiyor elbette. Biz de zaten "olmayacak" adamlara doğru gidiyoruz. Ya evli oluyorlar, ya bize saygıları yok, ya da kaçıyorlar.

Kadınlığımıza dair korku ve endişelerden arınması gereken bizleriz. Elbette bu durumu bir anda değiştiremeyebiliriz ancak bu durumun farkına varıp, aşka dair yaşamak istediklerimize bir de bu pencereden bakabiliriz. Hakan bana bu aşamada bir değer çalışması önerdi. Öncelikle, meditasyonlarda veya kendinizde fark ettiğiniz durumda içinizde hissettiğiniz korku, endişe, değersizlik vb duygulardan arınmaya niyet etmelisiniz. Ben öyle yaptım. Bunun için size daha önce şablonunu verdiğim mektupları kullandım veya meditasyonda ağlayarak attım. Ardından her gün ne kadar değerli olduğumu kendime söylemeye başladım. Bunu yazarak da yapabilirsiniz.

Bizler gerçekten ne kadar mükemmel olduğumuzu unutuyoruz. Bunu da hayat oyununun bir parçası olarak görüp, tekrar hatırlayabiliriz. Sadece var olmamız bile başlı başına son derece kıymetli değil mi? Biz sürekli "kendimizi değerli kılacak" yeni etiketlerin, uğraşların veya kişilerin peşine düşüyoruz. Oysa bana sürekli sorduğunuz reçete çok basit: Biz sadece var olduğumuz için değerliyiz. Bunu gördüğümüz anda ne kendimizi paralayacağız ne de dışarıdan gelecek onayları "değer verme"leri bekleyeceğiz.

Yeni bir ödevim daha var, on yıl sonrasını hayal etmek. On yıl sonra, kendimizi gördüğümüz yer çok önemli. Ben şöyle bir cevap verdim Hakan'a; "On yıl sonra evlenmiş olursam, adam istediği için evliyizdir." Ben bile şaşırdım bunu söylediğimde ama kendi içinize dönüp bakar ve dürüst olursanız, hayallerimize ulaşmamızı etkileyen düşünce kalıpları birer birer ortaya çıkıyor. Hakan da bana dedi ki: "Sen kendini değersiz bulur, değersizlik titreşiminde durursan, etrafına ben değersiz kadınım mesajı verirsin. Dolayısıyla sana değer vermeyen adamlar etrafında dolaşır, durur."

Gördüğünüz gibi formül çok basit, kendi değerimizi fark etmek, değerli olmak için varlığımızdan başka hiçbir şeye ihtiyacımız olmadığını anlamak ve dolayısıyla rahat bir nefes almak. Bu konuda sorduğunuz sorular için çok teşekkürler.

Sorularınızı, yorumlarınızı bekliyorum, sevgilerimle.

Yorum yazmak için lütfen üye girişi yapın.

Ayşegül'e Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir. adresinden ulaşabilirsiniz.