Ayşegül ile 2011 yılında başladığımız, zaman zaman uzun aralar vererek ilerlediğimiz koçluk görüşmelerinin hikayesini ve kendisinin adım adım neleri başardığını bu bölümde okuyabilirsiniz. Bu yazılar, bölümler halinde farklı mecralarda yayınlandı.

Merhaba arkadaşlar,

Onu öldürememenin verdiği kızgınlıkla, Beşiktaş'taki eski apartmandan çıktım ve kalakaldım. Yapayalnızdım, korkudan titriyordum, daha beteri kımıldayamıyordum. Galiba ölüyordum, nefesim kesilecek gibiydi. Korka korka çantamı açtım, telefonumu çıkardım ve kardeşimi aradım. Beni kurtarmasını istedim. Değil eve gidebilmek, adım atamıyordum. Beşiktaş'a iskeleye yürüyebilsem, vapura binebilsem eve gidebilecektim ama korkuyordum. Neden korktuğumu da bilmiyordum. Zihnime söz geçiremiyordum. Titreye titreye olduğum yerde kardeşim Gamze'yi bekledim.

O gün benim yaşamım değişti. Artık evden çıkamaz olmuştum. İşin kötüsü evde yalnız da kalamıyordum. Kalabalığa karışamıyordum, kapalı yerlerde duramıyordum. Trafikte sinir krizi geçiriyordum. Hastanelere uzak olan hiçbir yere gitmiyordum. Önce panik atak teşhisi kondu. İlaç verildi, sonra tansiyon ilacı buna eklendi. Yaşamım hastanelerde, acil servislerde geçmeye başlamıştı. Elbette çalışamıyordum, para kazanamıyordum ve hiç kimseyle görüşemiyordum. Kendimden o kadar uzaklaşmıştım ki kim olduğumu bile artık bilemiyordum.

Bugün sevgilimin beni kovmasıyla başlayan giderek içimdeki karanlığa yuvarlandığım günlere şükrediyorum. Kendimden yeni bir kadın yarattım. Üstelik o kadar kolay oldu ki. Her şeyin bu kadar basit olabileceğini düşünmemiştim. Şifalanmaya niyet etmiştim ama nasıl olacağı hakkında hiçbir fikrim yoktu. Eve nasıl geldiğini bile hatırlamadığım bir kitabı okumaya başladım. Kahramanın durumu da benimki gibi feciydi ama yaşamını değiştirmişti. Kitapta anlatılanlar kurgu muydu gerçek miydi, farkında bile değildim. Yaşam koçu tanımını sanırım o zaman duydum. Kitabın sonunda bir web adresi vardı. Paralıydı, çeşitli video bültenler yayınlanıyordu.

Esra ve Aykut Oğut, kendime giden yolda bana ilk kapıyı açtılar. "Her şeyin sorumlusu sizsiniz" diyorlardı. Hastalıklarımın, korkularımın, fakirliğimin, yalnızlığımın, kaybettiklerimin sorumlusu bendim. Bu kabulle, ilk olarak sağlığımı kazanmaya çalıştım. Esra'nın meditasyon videoları ile kendimi yeniden keşfetmeye başladım. Onları dinledikçe içine düştüğüm karanlıkta bir ışık yanıyordu. Ama yetmiyordu. Yüz yüze çalışmak istiyordum ama param yoktu.

Ancak hayatın bana yardım edeceğinden o kadar emindim ki artık. Çok kısa bir süre sonra Facebook'ta bir ilan gördüm, evime çok yakın olan bir yaşam koçu çalışmak üzere bir danışan arıyordu. Danışan da bu hizmet karşılığında bir web sitesi için görüşmelerde nasıl çalışıldığını ve hissettiklerini anlatacaktı. İstediği gibi yazabilecekti, kimse ona karışmayacaktı. Yazılacak bu yazıların ne olacağına dair hiçbir fikrim yoktu. Hakan Arabacıoğlu ile böyle tanıştım. sonrası nasıl bu noktaya geldi bilmiyorum. Panik atak bitti, tansiyon ilacı gitti, kendi şirketimi kurdum, hayatın her anından keyif alan bambaşka bir kadın oldum. Sadece kalbimin sesini dinliyorum, onun götürdüğü her yerde çok mutluyum. Egomla son derece barışık haldeyiz.

Bu yolculukta, bana eşlik eden o kadar çok kişi oldu ki yeni "kolaylaştırıcı" insanlarla her gün biraz daha kendime doğru yürüdüm. Artık sadece izleri, işaretleri takip ederek, yolumu buluyorum ve gönlümden ne geçerse, o tarafa doğru hayatın çağırdığını fark ediyorum.

Hakan’la yaptığım yolculuğu düzenli olarak yazdım. Benimle aynı durumda olan çok sayıda insanla buluştum. Onlarla birlikte fark ettik bir çok şeyi. Benimle birlikte aynı "ödev"leri yapıp hayatını değiştiren çok kişi oldu. Bu nedenle bu yolculuğun güncesini sizlerle paylaşmaya karar verdim. İnsanın yaşamını değiştirmesinin, kendini fark etmesinin ne kadar kolay olduğunu size hatırlatmak istedim. İlaç almanızı istemiyorum. Ne kadar değerli ve güçlü olduğumuzu her an hatırlayalım istiyorum. Beğenilmeye, onaylanmaya, takdire, teşekküre, bir erkeğe, bir kadına, ciddiyete, korunmaya, evlenmeye, bağlanmaya, zenginliğe, kariyere, bugüne kadar öğrendiğimiz hiçbir şeye ihtiyacımız olmadığını birlikte görelim.

Hepimiz ayrı ayrı o kadar kıymetliyiz ki. Aynı zamanda da hepimiz o kadar aynıyız ki... Bunu gördüğümüz anda iyi, kötü, doğru, yanlış, çirkin, güzel tüm ayrımlar kalkıyor. İçimizde her şeyden biraz var. Sadece sınırsız ve sonsuz bir ruhumuz olduğunu unutmayalım, yeterli.

Mektuplarınızı bekliyorum.

Sevgilerimle,

Yorum yazmak için lütfen üye girişi yapın.

Ayşegül'e Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir. adresinden ulaşabilirsiniz.