Yaklaşık bir yıldır, genelde Yoga adı verilen, benim farkındalık dersleri dediğim derslere gidiyorum.
Bugüne kadar öğrendiklerimden biliyorum ki katı bir zihin, vücudu da katılaştırıyor. Zihin (düşünceler, bakış açısı) esnedikçe vücut da esniyor.
Bilmekle idrak etmek bambaşka şeyler. Geçtiğimiz gün yukarıda bildiğimi söylediğim şeyi derste bizzat yaşayınca hayretler içinde kaldım.
Oturur vaziyetteyken; ayak tabanlarımızı iç içe değdirip, başımızı ayaklarımıza yaklaştırdığımız bir hareket var. Ben bu hareketi yaptığımda başım ayaklarıma yaklaşık 1,5 karış mesafede kalıyordu. Bu hareketi yaptıktan hemen sonra, vücut esnemesini hiç içermeyen başka bir hareket yaptık. Yine oturur vaziyette; ayak tabanlarımız ve avuç içlerimiz yere değerken, tuttuğumuz her ne varsa bırakmaya niyet ettik. Ve vücudumuzdan akıp gittiğini hayal ettik.
Hemen ardından ilk hareketi yeniden yaptığımda başım ayaklarıma değiyordu. Üstelik daha önce, zihinde bırakınca vücudunuz esneyecek gibi bir şartlamada da bulunmamıştı öğretmenimiz. Yani her şey bırakmaya niyet etmemizle oldu!
Yazının ilk halinde en önemli birkaç noktayı atladığımı fark ettim. Onları da ilave ediyorum: Bıraktığınız şeyin vücuttan akıp gittiğini hayal ederken önce karnınıza derin bir nefes alın. Nefesle birlikte içinizdekini de bırakın. Münkünse salonun orta yerine değil de açık camdan tâ denize kadar attığınızı hayal edin. Evinizde de tütsü veya mum yakın ki bunları yaparken çıkan enerjiyi temizlesin. Tuhaf da gelse çok önemli noktalar olduğunu ileteyim.
Vücudunuzdaki her esnemeyen nokta, bırakamadığınız bir üzüntüyü, öfkeyi, acıyı vs tutuyor! Bu konudaki kısa bir yazıyı da üyelere özel bölümünde bulabilirsiniz.