Geçen gün bir türlü adım atamayan bir danışanımla konuşuyordum. O adımı atarsa sevdiği kişileri üzmekten korktuğunu söyledi. Onlar üzülünce de o üzülüyormuş, yani üzülmekten korkuyormuş.
Gelin aşağıdaki iki cümlenin içindeki muazzam çelişkiye birlikte bakalım:
Üzmekten korkuyorum, (çünkü)
Üzülmekten korkuyorum.
Yani:
Üzmekten korkuyorum = Başkalarının hissettiklerinden ben sorumluyum.
Üzülmekten korkuyorum = Kendi hissettiklerimden ben sorumlu değilim.
Kendini hissettiklerinden sorumlu tutmayan bir kişi, başkalarının hissettiklerinden sorumlu olabilir mi?
Şöyle bir örnek vereyim: Aynı şakayı üç ayrı kişiye yaparsınız, birisi aldırmaz, birisi çok güler, birisi de kızar. Onların hissettiklerinden siz sorumluysanız, neden hepsi farklı tepkiler veriyor?
Psikolog Marshall Rosenberg diyor ki: Bize iyi çocuk, iyi anne ve baba olmak öğretildi. Eğer bu iyi şeylerden biri olacaksak, o zaman depresyonda olmaya da alışmamız lazım. Depresyon "iyi" olmanın ödülüdür.
"İyi" olmak için "Aman üzmeyeyim, kırmayayım, aman tatsızlık çıkmasın" derken duygularını içinde hapseden ve bu yüzden de hem duygusal hem de fiziksel olarak şişen birçok insan tanıyorum. İyi insan olmak için kendini feda ediyor. Bunu yaptıkça da kendinden kopuyor. Gerçek olanı unutup sahte olana alışıyor.
Başkalarını üzemezsiniz. Onlar üzülmeyi seçmediği sürece onları üzmeniz imkansız. Sizin içinizde olup biten bir şeyden de başkası sorumlu olamaz. Artık hissettiklerinizin sorumluluğunu alma zamanı. İyi çocuk olmaktan vazgeçip kendiniz olma zamanı!
Hissettiklerinizle tanışmak, kendinizle yeniden bağlantıya geçmek, kendinizi açıkça ifade edebilmek için Barışçıl İletişim anketinden faydalanabilirsiniz.
İlgili Yazılar |
|
|
Yorumlar