Ayşegül ile 2011 yılında başladığımız, zaman zaman uzun aralar vererek ilerlediğimiz koçluk görüşmelerinin hikayesini ve kendisinin adım adım neleri başardığını bu bölümde okuyabilirsiniz. Bu yazılar, bölümler halinde farklı mecralarda yayınlandı.

Merhaba arkadaşlar,

Benim artık bir baskülüm var! İnanın bu çok önemli! Çünkü kilo aldığımdan beri eve baskül almıyordum ve tartılmıyordum. Baskül görmek beni rahatsız ediyordu. Oysa şimdi odamda baskül görmekten memnunum ve her sabah tartılıyorum. Bugüne kadar kilomu kimseye söylemedim. Sanırım size de bir süre sonra söyleyebileceğim. Ancak bu haftaki görüşmemizde, yaşam koçum Hakan Arabacıoğlu, baskül aldığımı öğrenince hemen sordu: "Kaç kilosun?" Kilo alan arkadaşlar bilirler, bunu telaffuz etmek pek kolay değildir. Hakan da zorlandığımı fark etti. Bunu söylemenin beni rahatsız ettiğini söyledim. Peki neden? "Kilom normalden yüksek." Bu cevabımdan sonra, Hakan'la normal nedir, anormal nedir kavramlarını konuştuk.

Kendimizi nasıl sınırladığımızı bir kez daha net olarak fark ettim. Kime göre veya neye göre normaldi veya anormaldi? Öğrenilmiş bilgilerimizle hareket ediyorduk. Doktorlar, "Bu boya 60 kilo olmak doğrudur" diyordu, biz de bu bilgiyi oluğu gibi kabul ediyorduk. "Normal"den saptığımız için de biz kötüydük, yanlıştık vs.vs. Normal kavramını tartışırken, laf döndü dolaştı göze batmak meselesine geldi. Normalsek, göze batmıyorduk ancak anormalsek göze batıyorduk. Hatırlarsanız, Hakan’la çalışmamızın ilk günlerinde, görünmez olmaya çalıştığımı tespit etmiştik. Fotoğraf çektirmiyordum veya zayıf halimi bilen arkadaşlarımla görüşmüyordum. Bunlar hep "görünmez" olmanın işaretleriydi.

Fakat ben kendimi görünür kıldım. Dünya sanatçılarını çeken portre uzmanı fotoğrafçı arkadaşım Mehmet Çağlarer ile randevulaştım. Fotoğraflarımı Moda’da çekecek. Ayrıca uzun zamandır görmediğim arkadaşlarımla da görüşmeye başladık. Kilo aldığımı fark etmediler bile! Kendimi olduğum gibi kabul ettiğim andan itibaren her şey yoluna girmeye başladı. Yani kritik nokta, kendini olduğun gibi kabul etmek ve hayatın keyfini çıkarmak!

Kendimizi ifade etmemiz ile kilo alma arasında çok sıkı bir bağlantı var. Kendimiz ifade edemedikçe, kendimiz olamadıkça, içimizden geldiği gibi davranamadıkça, bir şeylere saldırıyoruz. Şekere, karbonhidratlara, sigaraya veya alkole. Bunlarla bir nevi ağzımızı kapatıyoruz. Oysa kendimiz oldukça, içimizden geldiği gibi davranabildikçe ağzımızı kapatacak herhangi bir şeye ihtiyaç duymuyoruz. Kilolu olmak bize bazı faydalar da getiriyor. İşte, aşkta her tür başarısızlıkta tüm sorumluluğu kilonun üzerine yüklüyoruz ve kendimizle yüzleşmek zorunda kalmıyoruz. Kendimizi analiz etmiyoruz. Kendimize dönüp baktığımızda, göreceklerimizden korkuyoruz.

Ben bu hafta bu konuda bir ödev hazırlayacağım. Kilo verirsem ne olacak? Bu sorunun cevaplarını bulduğumda, karanlıktaki birçok konu açığa çıkacak, ben de şifalanacağım. Bir diğer ödevim de, istediğim kiloya inersem neleri farklı yapacağımı belirleyeceğim. Bu sorunun cevabı da beni hayli şifalandıracak. İsterseniz bu ödevleri siz de uygulayın, tespitlerinizi bana da bildirin. İdeal kiloma indiğimde, bugün yaptığım neleri yapmazdım? Bu da çalışacağım konular arasında.

Sevgilerimle,

Yorum yazmak için lütfen üye girişi yapın.

Ayşegül'e Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir. adresinden ulaşabilirsiniz.